9 Temmuz 2019 Salı

Şartların Öğrettiği

Fakir bir ailenin çocuğu olarak doğar ısrarla çalışarak ancak büro sekreterliği okursun.. Oda gerekmesede bir lütuf gibi gelir..  Küçük ya da orta ölçekli firmalarda belli sınıf zümreye hitabın olur , düşünce alışverişin olur .. Bu kadar olur .. Belki bir iki kitap .. Kitaplar .. O da zihninin formu kadardir alacakların... Doktor olur özel bir hastanede sosyete camiasına hizmet verirsin. Bu sefer konu ve konusmalar baska mecradadir ve  algin değişir.. Farkinda olmadan ayrıcalıklı hissedersin bu ünlü kisveye hitabında ve doktorsan  ve toysan .. Zengin bir ailenin iş yapmaya gerek duymayacak  bir evladı olsaydın peki? Hani şu baba parası yiyen bir grubun üyesi? Peki sen ?Öyle doğsaydın çok mu farklı olacaktın? Mesela gidip demir mi dövecektin ?! Ya da zengin biriyle evlenen bir kadın olmak , sence nasıl bir yaşam planı ve karakter duruşu getirecekti? İyilik yaratma da  bunu araç olarak kullanan bir multimilyoner eşi olarakta kullanabilirdik... Peki halden anlama kabiliyeti, gerçekten hayatın içinde olabilmesi, arka sokaklar da dolaşabilme ihtimali ve görse rahatsız olmak yerine merhamet duyma insanlığı... Kaçında ne kadar olacaktır? Koşulları ne kadar öğretebilecekti?  Ya da orta sınıf bir ailede is yapmayan bi bölüm okur işsizlik ve mizaç yönüyle  münzevi bi tip olarak var olursan...Hayata konuşmalar , diyaloglar üzerinde değil de kendi iç alemine göre şekil verirsin ve doğrusu artik senin için budur . Peki ne kadar doğru?!  Kişi ve kurumlar her 'an' sen öğrenesin ve gelişesin diye bir şekilde karşına çıkarılır. Ne alırsan , ne verebilirsen. Bizim büyümemizde anne-baba rolü bir noktaya kadar etkili çünü rol-model ilk onlardan geliyor. Fakat bir şey eklemeliyim ki bizim eğitimimizi aslında önce ve her an Allah veriyor ve isterse rol model inşasını alaşağı ederek başka güzel insanlara dümen kırmamızı ve onlara yol almamızı sağlıyor. Nasıl mı ? Bize sunduğu, yarattığı imkanlar ölçeğinde bunu görebiliriz. Ezilmişsen bunu yaşamak nasip olmuşsa artık arka sıradakilere sırtını dönmemeyi öğrenmişsin demektir. Ya da başka bir şekille bu idrak sağlanır.  Bunu sana Allah öğretir. Sen hiç farkında olmadan , kişilerle, o günkü diyaloglarla. Biri manasız gibi gelen ama güzel bir söz söyler mesela aklına takılır. Çünkü uyanması istenen bir güzelliği inşası için o cümle gereklidir ve Allah bunu sana sağlar. Ya da tüm gün evden çıkmaz televizyon izler ve bir film diyalogundan algında bir açılım olur anlamazsın bile. Bu kadar basit. Gerisi zaten geliyor. Bu arada cümle ya da konuya olan idrak ve düşkünlüğün yıllardır karşına çıkmayan o mevzuunun şimdi tesadüfen bulabilmiş olmandan değil. Allah'ın sen hazır olunca o konuyu karşına çıkarması ve en önemlisi o konuyla ilgilenmeni sağlayacak enerji ve sevgiyi oluşturma da içine 'meyil' vermesiyle ilgili.  Tüm bu sıralanan yaşam formlarının beklenen ve tahmin edilen sığ ve sıradanlıklarının yok olması  için gereken sadece bir 'meyil'. Bir üstad görmek sevmek gibi, bir şeye gönül vermek ve ordan dal budak edip bir çok konuya uzanması gibi. Sadece bir meyil. Ve denir ki neye meyliniz varsa durmayınız yapınız zira onu icraat için burdasınız. Ve o meyli alıp aşıp yerin de duramayan öylesi bir gayretle hayatta vücut olmuş insanlar da vardır ki ... Bu azim ve gayret hayata ve kendine  inanabilen azınlık bir grup insanın elinde ve bu gücü önce Allah veriyor pek tabii ... Geriye kalan esas çoğunluk mesleki koşulları,  arkadaşlık ilişkileri,  doğuştan gelen mizacıyla sınırlı,   algısı sınırlıve hayata kattığı sınırlı adeta bir sürü şeklinde  devam ediyor . Ne acıklı... Daha da acıklı olan tecrübe edemediği çünkü hayatın o olanağı kendisine şimdilik tanımadığı halleri  yargılaması ve biliyor minvalinde konuşması ve çoğu kez de yanılması. Kenan Rifai 'nin dediği gibi 'ben olsam yapmazdım deme, çok aciziz.'  O değiliz, o olmadan bilemeyiz, o kişi dünyasını algılamamız çok güç..Sınırlı azınlıktakiler "Uyumsuzlar" filminde ki başrol oyuncusu  Beatrice gibi sanki.. Ne mutlu onlara ! Onlara benzeyebilenlere! Ve bilmiyorum diyebilenlere !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder