Ayet: İşaret demek . Allah bize kendini ayetlerle/işaretlerle gösteriyor.
Evden çıkmaya hazırlanıyorum. Çoğu zaman bedenimin ağırlığı altında ezilirim ve bu et yığınını taşımak zor gelir. Az yemekle ilgili dervişlerin söyledikleri her zaman ki gibi doğru zira az yeme özeni gösterdiğimden beri daha iyiyim. Evden çıktım. Asansörü beklerken bir ayet akla düşer : O ALLAH Kİ; gökleri ve yeryüzünü yarattı. Gökyüzünden bir su indirip, onunla sizin için rızık olarak çeşitli meyveler çıkardı. Emriyle denizde akıp gitmesi için, gemileri sizin hizmetinize verdi. Ve nehirleri de sizin hizmetinize verdi!33. Sürekli görevlerini yapan ikili olarak, Güneş’i ve Ay’ı da emrinize verdi. Yine geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize sundu.(İbrahim suresi 32-33) Her şey bize hizmet ediyordu. Bu her gün gördüğüm asansör de insan eli icatı olarak ve fakat aslında Allah'ın doğrudan hizmeti olarak karşımda duruyordu. Asansörün aşağıya inmesi boyunca şöyle bir his: La İlahe İllallah. Her şey O'nunla harekete, kuvvete mecburdu ve bu alette O'nun emrinde, bize hizmette.Fısıltıyla sağ ol Allah'ım.
Koridordayım apartman kapısını aralarken sokağımıza , Alemlerin Rabbi'nin türlü tecellileriyle dolu dizgin kaldırım üzeri insaları, yollarda araba içlerinde... Her birinin bakışı, duruşu bazen hoş bazen nahoş geliyor. Ama kimin umrunda ! Hepsi bendeki karşılığı sadece, hakikatte hoşluğu, nahoşluğu yalnız O biliyor.
Dışarda ilk iş gökyüzünü seyre dalıyorum. Sanki Allah'ın sonsuzluğunun bir simgesi, maviliğiyle bize her an yaşattığı huzurun temsilcisi karşımda öylece duruyordu. Çok şükür diyorum. Gösterdiği için , hissettirdiği için. Zira görmek ve yorumlamak kabiliyeti de O'ndan değil miydi?
Bir hayli yol aldım. Şimdi küçük bir göleti olan yemyeşil bir bahçeden geçiyorum. Cennetin bir izdüşümü olmalı diyorıum. Kaldırıma ve ağaçlara vuran güneş ışıkları bana Allah'ın bize her zaman ve her yerden bu şekilde uzandığını ve daima bizimle irtibatta olduğu fikrini uyandırıyor. Bu güneşin ışıkları gibi bizi sıcak ve dipdiri kılıyor diyorum zira O'nsuz Dünyaya dalan ölüleriz.
Kaldırım taşları bir şeyi fısıldar gibi geliyor. Nitekim Allah'ımız ne diyordu : Yedi gök, yer ve bunların içindekiler, (hepsi ve her şey)O’nu tesbih edip durmaktadır. O’nu övgüyle tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ancak siz onların (yerdeki ve gökteki bütün varlıkların)tesbihlerini (Allah’ın emri ve takdiri ile hareket ettiklerini, onların kendilerine mahsus ibadet, zikir ve hizmetlerini gafletiniz sebebiyle)anlayamazsınız. ( İsra Suresi 44. ayet) Ne yani bu üzerinde bastığım değersiz gibi duran taşlarda mı Allah'ı zikrediyor diyordum. Ve yere bakıp tebessüm ederek yoluma devam ediyorum.
Martı yukardan selam eder gibi bakar. Ve evet o meşhur ayet : Görmezler mi üstlerinde uçan kuşları? Kanatlarını açmada ve kapamada onlar, onları gökte, ancak rahman tutmada, şüphe yok ki o, her şeyi görür.(Mülk Suresi 19. ayet) Kuşların ötüşü deruni bir yerden yankı yapar gibi gelir. Değil miydi ki her hareket O kuvvet-i kudret in sayesindeydi o halde bu güzelim kuş sesleri nasıl O'ndan bağımsız olabilir?
Bir yerde oturduk. Yanımda annem var. Varlığına şükrediyorum. Cemal ehli canım annem her zaman ki gibi pamuk gülüşüyle karşımda. Sağlığımızla birlikte içtiğimiz sodanın keyfini çıkarmaya çalışıyorum.. Zira zihnimde uğultu var, nefs peşimde. Euzu Besmele çekip boşver diyorum. Müthiş bir gün, diğer her gün gibi. Ah! Bunu daima görebilsek birde...
İyi ki Varsın Allah'ım... Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder