31 Aralık 2019 Salı

Pudra Pembesi

Pembe , pudra pembesi
Allahım'la aramızdaki aşkın rengi.
Yeşil , yaprak yeşili
Efendimin tercihi ,
Bulut,  pamuk beyazlığı; Hu tecellisi
Siyah Efendimin kara deliği,
Paratoner gibi olumsuzlukları çekişi.
Sarı , Allah'ımın güneş nuru ,
Her an ve herkesi aydınlatması.
Renk demişken renkleri methederken
Renk neydi  ? Renk var mıydı ki ?
Sanal bir alemde Allah'la olmak isterken
Renklere bile bir anlam verme gayreti,
Allah'a el sallama hevesi...
Hakikatte yokluk alemindeyken...
Renkte neymiş ki ?!

O Gün Gelir de Mest Olunmaz mı ?

Bir gün büyür , olgunlaşırsam kendime (nefsime ) söylemek istediğim tek şarkı. Asla nefsinden emin olma emri var gerçi...Ama ya gün gelirde nefs ruha karışırsa ?!! İşte o zaman mestte olunur jestte olur :))

Yavan Şiirlerimin Tek Kahramanı



Güneş ve Ay




Gölgede kaldım.
Güneşe ihtiyacım var.
Yalnızlık hissi , keder ,gam hep içerde.
Güneşin tek bir ışığına muhtacim.
Anlatsam ,
Deli derler.
Sussam elimde değil ;
Gölgeler içinde kaldım.
Eş arıyorum işimi sevmiyorum  diyorum  .
Hayat çok zor diyorum.
Çünkü dedim ya gölgede kaldım .
Biraz ışık alsam ne iş ne eş kalacak !
Güneşe ihtiyacım var .
Aydınlık içinde ısınmaya ,
Dünyevi kayıtlardan silinmeye ,
Güneşe ulaştıran Dolunay'a,
Olmazsa Hilal'e,
Kenan ilinde kayboldum.

Nefs Dile Gelirse :)

Yalnızım dedi.
Sen demedin,
Bende duymadım dedi.
YALNIZIM dedim !
Sen demedin o dedi dedi.
BENDEN BAŞKASI  YOK dedim !
Sen demedin o dedi dedi.
Sen tırlattın heralde dedim.
Bunu sen dedin iste dedi.
Gülümsedi...
Icinde ki cadı kadına soyle,
Allah var yalnızlık yok !
Sadece Allah var dedi.

Su (Hu)

Suyun lezzeti,
Suyu kana kana içmek
Suyun rahatlatması...
Yo suyun kendisi !
Suyun varlığı ,
Şeffaflığı ,
Sen !!
Evet sen !
Suyu tutan ellerim ,
Ellerimin kabiliyeti ,
Emrime vermen...
Sen
Su
Yo her şey de ki sen !
Ellerim ,
Illallah !!
Yalnız sen ...
Bizi burda bırakmazsın ?!
Gökyüzü sonsuzluk yani sen...
Bizi burda bırakmazsın ?!
Bilirim.
Bilirim de emin olamam.
Korkarım.
Ama yine de ümidimi kesmem.
Bizi terk etmezsin !
Sen 1 tanesin...
Tek gerçeğimizsin.
Iyi ki varsın .
Seni seviyorum.
Daima sonsuza kadar.

Tez Elden

Tez canlıyım !
Biliyorsun senin eserinim...
Törpülen sukunete kavusta gel dersin ?
Sabrim yok beklemeye,
Zaman az çabuk çabuk derim.
Derim ama değiştiremem .
Zamana bırakılırım,
Olaylarla yontulurum .
Yok olmadı yine !
Çabuk çabuk Allah'ım derim.
Daha da dem al der bekletirsin...
Yaşım geçiyor dünya sıkıyor derim.
Yo yo vakti zamanı var her şeyin dersin ;
Artık usançlıkla sabır karışımı bir halde
Hiç beklenmedik bi zamanda
Gülümsersin...
Ve
Burdayım dersin oysa hep burdaymışsın .

Şarkılar Seninle Güzel


Hüzünler Allah aşkı olunca yok oluyor. Mevsimler kıştan yaza dönüyor.

Allah'ın bir çok durağı var kendine yaklaştırırken ... Son ve en güzel durak kendisi...

Her şeyin çok güzel olacak olması tabii nihayetinde Allah' kavuşulacak ve masallarda ki gibi mutlu son!

Sadece sen ve ben ! Hepimizin Allah'la olan çokça özel, tarifi imkansız ,değişik ve anlamlı bir çok özel anımız var. O ve ben. O ve biz.

Sevgiler. Allah'la daima...

14 Aralık 2019 Cumartesi

Neden Güzel Ahlak ?

Efendimizin güzel ahlakı Kuran-ı Kerimdi ve O (sav) yüce bir ahlak üzereydi. O'nun (sav) ahlakını sıralamaya burada gücümüz yetmez ancak genel haliyle: Zarif , bağışlayıcı ,sabırlı, güler yüzlü, hür, cesur, mert , dürüst , güvenilir, müşfik, nazik, bilge ve vakurdu.

Peygamberinizin deyişiyle O güzel ahlakı tamamlamak için gelmişti. Aslında neden yaşıyoruz sorusunun cevabını burada çok rahat bulabiliriz. Allah'ımız kendi ahlakıyla ahlaklanmamızı murat etmiş. Bu yolda türlü imtihanları vesile ederek bu güzel ahlakı giyinmemizi bize emretmiştir. Bunu yaparken işimizi kolaylamak istemiş ve Peygamberimizi göndererek O'na benzememizi ve böylece Allah'ın ahlakına mazhar olmamızı istemiştir. Burada meşhur deyimle 'kendini bil' istenir. Ne demek bu ? Sen ilahi bir soluksun , geldiğin yeri unutma. Yüce Allah'ın bir parçasısın demektir. Dünya işlerini takılıp kalmak , aşırı üzüntülerle kaybolmak , olmayan işlerin için kedere düşmek vesaire değil ; hayatın cilveleriyle meşgul olmak ancak kaptırmamak , hayatla iç içe olmak ancak  daima Allah'la olmak manasını verir bize bu ki aynı zamanda esas yurdun içinde ahlakını güzelleştirme çabasını hatırlatır. Zira Allah içimize bakacak ve ne kadar safiyete ermiş olduğumuzla ilgilenecektir. Bunu başarabilmemizde örnek almamızı gerektirir ki bu da ancak Efendimiz(sav) 'e benzemeye çalışarak olacaktır. Çünkü O(sav) tam manasıyla bir insan.

Peki bu Dünya sahasında bu nasıl mümkün olur? Bir çok ahlaki uzantıda, değişik insan davranışları ve antipatik diyebileceğimiz günlük hayatta karşılaştığımız durumlar var. Ben ne yapacağım?
Bir hatırlatma : Bu da bir imtihan vesilesi. Nasıl mı? Surede bahsedildiği üzere:  (Ey İnsanlar!)Sizin bir kısmınız diğer bir kısmınıza imtihan(vesilesi)kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir. (Furkan, 20)  Bizi zor durumda bırakan ve gayri ahlaki dediğimiz hallerde, güzel ahlakı takınmak için birer vesile hatta bir nevi birer idmandır.

Ayrıca hadis-i şerifte geçtiği üzere : "Allah rızkı size nasıl paylaştırdıysa ahlakı da aranızda öyle paylaştırdı." Kiminin daha üstün bir ahlakı olması yadsınamaz ve başka bazı insanlara kıyasla neden , niçin sorusuna da lüzum kalmaz zira ahlak payı da ezelden programlanmıştır ve kişi ancak ahlak azığı kadar güzelleşebilmektedir. Ayrıca Peygamberimizin söylemiyle :" Gelecekte öyle bir zaman olacak ki, Müslümanların sayısı artacak ama dünya sevgisi ve ölüm korkusu sebebiyle manevi- ahlaki nitelikleri azalacaktır. Buradan da anlaşılacağı üzere ahlakın önünde en büyük engellerden biri de Dünya sevgisi, maddi-manevi şehvetlerimizdir. Neyi amaç edindiğini şaşıran insan güzelleşmek ve Dünya sevgisi arasında kalmakta ve arasına Allah ile bir duvar örmektedir. Nitekim evvela Dünyadan geçilmelidir. "Yazık ki insan  dünya meşgale ve endişeleri nedeniyle asli fıtratından uzak düşmüştür. O nedenle uyanık olmalı aslına dönmek için  kendisine arız olan fena ahlaklardan temizlenerek Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmalıdır.(Kenan Rifai)"

İnsan olmak için Peygamberin misyonunu devam ettirmek, kendine bunu telkin etmek ve tüm yaratılmışlara karşı rahmet kaynağı olabilmek için mücadele etmek gerek.Müslümanlar tüm yaradılmışların Allah'ın bir ayeti olduğunu anlar. Allah'ın isimlerinin , sıfatlarının ve fiillerinin tecellilerinin sahneleşidir.(Wan Mohd Nor Wan daud) Ve burada bize düşen en güzel biçimde fiillerimizi , duygu ve düşüncelerimizi O'na (sav) benzeterek ortaya çıkarmaktır.

20 Kasım 2019 Çarşamba

Dingin Savaşçı



Henüz yolun başındaysan , toysan ve üstüne üstlük benliğin tavan yaptıysa , kibir deryasındaysan... Üzülme , geçici süreliğine saf dışısın ama merak etme geri döneceksin. Nasibin varsa... Bunun için hafif ya da şiddetli -yorumlama şekline göre- bir ızdırap hali yaşayacaksın. Ama korkma sonunda filmde ki Dan gibi her manada güçlü ve farkındalığı yüksek olacaksın. Tabii hocası Sokrates'in eşliğinde...

Şimdi videodaki gibi filmde geçen diğer bazı güzelim replikler :

Sokrates: O sıçrayışı anlayabilmen için bilmen gereken daha çok şey var.
Çocuk: Peki, sor o zaman. Bana herhangi bir şey sor. Ne istersen onu sor.
S: Mutlu musun? Her şeyi sorabileceğimi söyledin.
Ç: Mutluluğun bununla bir ilgisi var mı?
S: Her şeyle var.


S: Hiç uyanmadan bir ömür bile geçirebilirsin.
Ç: Hey Sokrates, madem çok biliyorsun neden bir benzincide çalışıyorsun?
S: Burası bir hizmet istasyonu. Burada hizmet sunuyoruz. Bundan daha yüksek bir amaç yoktur.
Ç: Benzin pompalamaktan mı?
S: Diğerlerine hizmet etmekten.


S:Herkes sana yapman gerekeni söyler. Senin kendi cevaplarını bulmanı istemezler. Onlarınkine inan isterler.
Ç: Dur tahmin edeyim, sana inanmalıyım öyle değil mi?
S: Hayır, ben senin kendi dışından bilgi toplamayı kesip, içinden bilgi toplamaya başlamanı istiyorum.
Ç: Sen tarikat üyesi falan mısın yoksa:)
S: İnsanlar içlerinden korkarlar. Ve ihtiyaçları olan şeyi bulabilecekleri tek yer orasıdır. Neden uyumakta zorlanıyorsun? Bunun nedeni belki de geç saatte tüm sesler gidince çevrede kimse olmadan yatakta tek başına yatarken biraz korkuyor olmandır. Korkuyorsundur çünkü bir anda her şey bomboş gelir. Bomboş…


Ç: Zihinlerini mi okuyorum?
S: Belki de onları daha önce hiç gerçekten dinlemedin.
Ç: Ya bütün bunları sen yutturuyorsun, ya da ben aklımı yitiriyorum.
S: Bazen kendine gelmek için aklını yitirmen gerekir.
Ç: ASLA HİÇBİR ŞEY OLMAZ. HAYATTA SIRADAN OLAN BİR AN YOKTUR.
Savaşçı sevdiği şeyi yarım bırakmaz Dan. Savaşçı yaptığı şeyde sevgiyi bulur. Savaşçı olmak mükemmellikle ilgili değildir ya da zaferle. Veya incitilemez olmakla. O incinmeye açık olmakla ilgilidir. Gerçek cesaret budur.
Ç: Nasıl antrenman yapabilirim ki! Daha yeni kaza geçirdim!
S: Eksiklikler senin eğitimindir. Hayat bir seçimdir. Ya kurban olmayı seçersin ya da istediğin olmayı seçersin.
Paradoks: Hayat bir gizemdir, onu çözmeye çalışmakla vakit kaybetme
Mizah: Mizah duygunu koru, özellikle zor durumlarda sınır tanımayan bir güçtür.
Değişim: Hiçbir şey asla aynı kalmaz.
Yolculuk: Yolculuğun kendi bizi mutlu eder. Varılacak yer değil. (1:37:10)
S: Ölümde üzülecek bir şey yok, asıl üzücü olan insanların yaşamadan ölmesi.

FİHİ MA FİH OKUMALARI- CEMALNUR SARGUT



Dünya çok gerçek geliyor - Gölge - Er makamı - Edep - Allah'ın nazarı surete değil siretedir...

FİHİ MA FİH OKUMALARI - CEMALNUR SARGUT




ALLAH beni nasıl bilirseniz ben öyleyim diyor...

12 Kasım 2019 Salı

KEN'AN RİFAİ HAZRETLERİ VE ÖĞRETTİKLERİ

 MANAMA  CAN VEREN ...       

#NİÇİN YAŞIYORUZ?     BİL Kİ YARADILIŞTAN MAKSUT İNSANDIR. İNSANDAN MAKSUT DA MANA! MANA ANCAK, RUH TASFİYESİYLE HASIL OLABİLİR.

# İNSANIN ÇEKTİĞİ ELEM VE GÖNÜL DARLIĞI, DÜNYAYA OLAN İLTİFAT VE BAĞLILIĞI NİSBETİYLE ARTAR.

#CEHENENNEM, HER YUMUŞAK HUYLU,UYSAL, SAKİN VE KOLAYLIK GÖSTERENLERE HARAM KILINIR.

# BİZ DAİMA İYİ NİYET,GÜZEL DÜŞÜNCE İLE MÜKELLEFİZ

#ALLAH, BAZEN KULLARINI İNSANDAN ODUNLARLA TERBİYE EDER.       

#HAYIR OLANDADIR.

# HER YAPILAN ŞEYİ ALLAH'TAN BİL.

#KALBİN SÜKÜTU DÜNYA ENDİŞE VE TAKINTILARINI BIRAKMAKTIR.

#SEVGİ İLE HALLEDİLMEYECEK ÇOK AZ İŞ VARDIR.           

#HALKTAN GELENİN HAK'TAN GELDİĞİNİ BİL.

 #YAPRAKLAR,ÇİÇEKLER,DAL VE BUDAK MEYVENİN ZUHURUNA HİZMET ETTİĞİ GİBİ İNSANLIĞIN MANASINA VARAMAMIŞ OLANLARDA LÜZUMSUZ DEĞİLDİR. BUNLAR DA ASIL İNSANIN VÜCUDUNA YARDIMCI ALETLERDİR.

# İFTİHAR VE GURUR GİBİ BAYAĞI HİSLER...

# DÜNYADA HER ŞEY GÜZELDİR. ÇİRKİNLİK YOKTUR. MADEM Kİ HER ŞEY BİR SEBEP VE MAKSAT UĞRUNDA,AYNI KUVVET TARAFINDAN YARATILMIŞTIR, O HALDE BU BÜYÜK KUVVETİN FENA VE ÇİRKİN BİR ŞEY İCAT ETMESİ İMKANSIZDIR.
# HER MUAMELE ETTİĞİN ŞEYİN MANASI VE HAKİKATİ, MUTLAK VÜCUD'DUR. BUNU BİLİNCE HERKESE VE HER ŞEYE İYİLİK VE GÜZELLİK ETMEK MECBUR OLUR. ÇÜNKÜ GÜZELLİKTEN BAŞKA BİR ŞEY GÖRMEZ OLUR.

# MUTLAK BİR ACZ İÇİNDE OLDUĞUMU İDRAK,ONDAN ŞİFALANMAK DEĞİL MİDİR? HEM O BENİ BİLMEZ Mİ? SÖYLEMEYA NE HACER? DÜNYADA ONDAN BAŞKA NE VAR Kİ SIĞINAYIM! HAYAT DA O... BÜTÜN KAİNAT DA O...

# OLAN ŞEYLERE İLAHİ ŞUURUN HÜKÜM VERMİŞ OLDUĞUNU, HER İLERİ RUHUN BİLMESİ GEREKİR.

#YAPMAYA MECBUR OLDUĞUN İNSANİ VAZİFELERİNDE KUSUR ETME, BAŞKALARININ YAPTIKLARIYLA ALAKADAR OLMAK SANA DÜŞMEZ.

#ANLAŞAMADIĞI KİMSELERİ HOR GÖRMEK HAKKINI KENDİNDE BULMAK,ACEMİ İSTİDATLARIN KARIDIR.

# İNSAN EĞER KENDİSİNİ ZAAFLARI HAVASINDAN BOŞALTABİLİRSE, AĞIR,HAFİF,İYİ ,KÖTÜ,ACI,TATLI AYNI TESİRİ YAPAR. 

 # HAYATTA MARUZ KALDIĞIN HER MENFİ HADİSE, RUH BÜNYESİNİ BEZEYEN BİR ÇİÇEKTİR.

# AŞK İÇİN IZTIRAP, TABİİ BİR EMİR... BİR ÇİÇEK BİLE BALINI VERMEK İÇİN ARININ CAN YAKICI İĞNESİNE KATLANIYOR.     

# SAHNEYİ ZENGİNLEŞTİRMEK, GÜZELLEŞTİRMEK İÇİN ORTAYA ÇIKAN KUKLALARIN HAREKETLERİNE, FAZLADAN HEYECAN DUYMAK, ACEMİLİK, BİLGİSİZİK OLUR. HADİSELERE DİĞERLERİNDEN AŞKIN KIYMET VERMEMELİYİZ ÇÜNKÜ DEĞMEZ.
# GÜLERYÜZ HİZMETTİR.

# KÖTÜDEN TECELLİ EDEN DE ALLAH'TIR.   

# ALLAH BANA NE VERİRSE BENİM İÇİN GÜZEL ODUR.

#CEHENNEM DÜŞKÜN OLDUĞUN ŞEYLER.

#PEYGAMBERİNDE DİŞİ AĞRIR  KÖMÜRCÜNÜNDE. ÖNEMLİ OLAN HADİSELERİ KARŞILAMA ŞEKLİDİR.

#KULU HAKK'A YAKLAŞTIRAN YARADILMIŞLARA ŞEFKAT GÖSTERMESİDİR.

# ALEMDE SADECE HAYR VARDIR.

#HAK'TAN BAŞKA BİR ŞEY OLMADIĞI İÇİN , YARADILMIŞTAN ZUHUR EDEN HAK'TIR.

#ASIL İBADET GÖNÜL UYANIKLIĞI ÜZERE OLMAKTIR.

# HER ŞEY GİBİ İNSANDAN DA ALLAH TECELLİ EDER.

SAMİHA AYVERDİ 'ALTIN ÖĞÜTLER'


Ölçün, doğruluk olsun, aleyhine dahi olsa doğruyu söylemekten çekinme.

Haksız olduğun bir meselede, haklı olduğuna kendini inandırmaya çalışma.

İnsanların kusurlarını gözünde büyütme. Arkadaşlar, dost, meslektaş ve yakınlarının kabahatlerini değil, meziyetlerini görmeye çalış.Kusurlarını ararsan, onlar da sende arar ve senin bulduğundan fazlasını bulurlar.

Ara bulucu ol, ara bozucu olma. İyilik yapmak için fırsat gözle,bulamazsan icad et. Zirâ kula hizmet, Hakk’a hürmet ve ibadettir.

Kendinden evvel başkalarını düşünmek seviyesine ermeni çok isterim. Bu olmazsa kendin kadar; bu da olmazsa kendine yakin düşünmek de bir nimettir.

Kararlarında aceleci olma. Hükümlerini teennî ve basîretle vermek bahtiyârlıktır.

Gâyeli ve kararlı adam ol. Gel-geç tabiatlıların ideallerine eriştikleri görülmemiştir. Onun için azimli ve sebatkâr ol ki, tuttuğunu koparasın. Herhangi bir mes’eleyi huşûnetle değil, sükûnet ve hoşlukla halletmeyi âdet et. Onun için Resûlullah Efendimiz : ‘Allah güzeldir, güzeli sever.’ buyurmuşlardır.

Sâkin, mülâyim ve hesaplı konuş. Ağır, kırıcı ve geri dönülmez sözden çekin. Vakarlı ve haysiyetli ol, fakat alıngan olma.’Öfke gelir göz karartır; öfke gelir yüz kızartır.’ diyen ne doğru söylemiştir. Onun için, sonradan pişmanlık verecek söz ve hareketten şiddetle ihtiraz et.

Büyüğe küçüğe saygılı ol. Hürmet et ki, hürmet göresin.

Lâtifelerin lâtif olsun. Kalp, Allah’ın nazargâhıdır, kırmaktan şiddetle sakın.

 Bil ki, para gâye değil vâsıtadır. Eline bu vâsıta bol bol geçtiği takdirde onu hayırlı işlerde kullan.

Sabırlı ve hazımlı ol. Allah şikâyeti sevmez. Daimâ şükret, güçlükler kolayından al, rahat edersin.

Evlâtlarının bedenleri kadar ruhlarını da besle.Onlar sana Hakk’ın emânetidir. Bu emâneti kurda kuşa kaptırmamaya dikkat et.

Anana, babana, kardeşine, hâsılı bütün âilene mûti , sâdık ve yardımcı ol. Cenâb-ı Resûlullah:’Cennet anaların ayakları altındadır.’ buyurmuştur. Cenneti yalnız âhiret âleminde aramak , akıllı insan kârı değildir. Dünyâda da cennet vardır. Bu huzur ve kalp cennetine girmeye çalış.

Sana , korku , ümit veya herhangi bir menfaatle bağlanan dünya dostlarına güvenme, Hak nâmına kararsız , ivasız dostluğunu arz etmiş olanları ise kusurları olsa da, bağrına bas, onlardan kopup ayrılma ve kendi kendine ‘Benim kusurlarım onlarınkilerden çoktur.’ diyerek hoşgör.

İnsanlar, kendi hayatları binâsının mimârlarıdır. Bu binâyı kurmak husûsunda gösterecekleri ustalık veya acemilik, onları mes’ud veya bedbaht eyler. Gayret et ki, hayatını kurarken sana saâdet ve huzur getirecek iyilik , güzellik ,hak, hakîkat ve fazîlet malzemesini kullanmak hünerini göstersin.

"İçimizde ki Po"

Po....
Bir kere doğal.  En önemlisi içten,samimi ve sevgi dolu.Kibirden , benlikten eser yok. Ve tabii hepimiz gibi değişik , kendine özgü yanları var. Kung fu için yeterli bulunmuyor çünkü bir şeyler eksik : Ona özel bir çalışma stili. İşte ustası Şifu bunu bulmuştu bile.
Sevdiği şeyle birlikte artık bilgece öğretiler gelecektir; tıpkı sufilerde olduğu gibi: Anda kalmak , kendindeki özü fark etmek ve korumaya almak ve eskisi gibi ve hatta daha fazla mütevazı ve sevgi dolu kalmak.
Po ve diğer öğrenciler gibi her birinin dövüş stili, bizim hayatla mücadele tarzımız gibi çok farklı. Tek bir farkla aynı anlam merkezinde buluşuyoruz. Gerçekten mücadele etmeye değer negatif yanlarımızla , nefsimizle , öfkeyle, sabırsızlıkla, tembellikle ve daha benzeri bir sürü  olumsuz yanla...Mücadeledeyiz. Bu mücadele de yegane güç değerli ve anlamlı bir hayat sevgisi ve bunu yaşama arzusu. Yani Allah sevgisi...
Allah sevgisinde buluşalım inşallah. Sevgiler. Hu



11 Kasım 2019 Pazartesi

Bir haber , 4 Yaşam , 4 Veda

......
Otobüsten indi. Dalgın yürüyordu.Bugünde bitmişti. Hayat çok anlamsız... Tüm o dans ve eğlence ortamlarından sonra döndüğüm yere bir bak ! Bakmaya mecbur olduğum, bakmaktan geçemeyeceğim can emanetlerim onlar, kardeşlerim. Belki obez olmasaydı ve çalışsaydı; hayatımız daha kolay olabilirdi. Öteki kardeşim peki...Annem asosyal olmaya teşne ortamları yaratmasaydı... Hep bir keşke ! Ölümü düşünür. Silkelenir. Sesli ve içli, titrek bir halde : Daral geldi be !

Mutfakta, masa başında bir sigara yakar. Kardeşi gününü sorar ve yemeklik malzeme için para ister. Ev kirası, faturalar,erzak her bir şey ona bakmakta değil miydi zaten ? Bu hayatı... Napmalı , nasıl etmeli de çekilir kılmalı ? ........

Bu yazı Oya Yetişkin'in zihnine 15 dakikalık olası yolculuktu. Hakikati yalnız Allah bilir.
Umarım gerçekte Oya'nın hayatı bu kesitten daha az karamsar olmuştur.

Bazı hayatlar , bazı hayatlara kıyasla daha zor daha çetrefilli. Biz bazen elimizdekileri göremiyor ; güzelim şartlarımızı fark edemiyoruz. Bazı haberler tokat gibi iniyor.

Onlara ve onlara benzer yaşamlara dua edelim. Oya , Kamuran ,Cüneyt , Yaşar Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun inşallah. Amin.

Haber Detayı İçin : https://www.ntv.com.tr/turkiye/turkiyenin-konustugu-4-kardesi-en-yakinlari-anlatti-siyanurle-intihar,5QCkLxtVU0iPmPjv4w4Cmw


10 Kasım 2019 Pazar

Ayetlerle Muazzam Bir Gün



Ayet: İşaret demek . Allah bize kendini ayetlerle/işaretlerle gösteriyor.

Evden çıkmaya hazırlanıyorum. Çoğu zaman bedenimin ağırlığı altında ezilirim ve bu et yığınını taşımak zor gelir. Az yemekle ilgili dervişlerin söyledikleri her zaman ki gibi doğru zira az yeme özeni gösterdiğimden beri daha iyiyim. Evden çıktım. Asansörü beklerken bir ayet akla düşer : O ALLAH Kİ; gökleri ve yeryüzünü yarattı. Gökyüzünden bir su indirip, onunla sizin için rızık olarak çeşitli meyveler çıkardı. Emriyle denizde akıp gitmesi için, gemileri sizin hizmetinize verdi. Ve nehirleri de sizin hizmetinize verdi!33. Sürekli görevlerini yapan ikili olarak, Güneş’i ve Ay’ı da emrinize verdi. Yine geceyi ve gündüzü de sizin hizmetinize sundu.(İbrahim suresi 32-33) Her şey bize hizmet ediyordu. Bu her gün gördüğüm asansör de insan eli icatı olarak ve fakat aslında Allah'ın doğrudan hizmeti olarak karşımda duruyordu. Asansörün aşağıya inmesi boyunca şöyle bir his: La İlahe İllallah. Her şey O'nunla harekete, kuvvete mecburdu ve bu alette O'nun emrinde, bize hizmette.Fısıltıyla sağ ol Allah'ım.


Koridordayım apartman kapısını aralarken sokağımıza , Alemlerin Rabbi'nin türlü tecellileriyle dolu dizgin kaldırım üzeri insaları, yollarda araba içlerinde... Her birinin bakışı, duruşu bazen hoş bazen nahoş geliyor. Ama kimin umrunda ! Hepsi bendeki karşılığı sadece, hakikatte hoşluğu, nahoşluğu yalnız O biliyor.


Dışarda ilk iş gökyüzünü seyre dalıyorum. Sanki Allah'ın sonsuzluğunun bir simgesi, maviliğiyle bize her an yaşattığı huzurun temsilcisi karşımda öylece duruyordu. Çok şükür diyorum. Gösterdiği için , hissettirdiği için. Zira görmek ve yorumlamak kabiliyeti de O'ndan değil miydi?


Bir hayli yol aldım. Şimdi küçük bir göleti olan yemyeşil bir bahçeden geçiyorum. Cennetin bir izdüşümü olmalı diyorıum. Kaldırıma ve ağaçlara vuran güneş ışıkları bana Allah'ın bize her zaman ve her yerden bu şekilde uzandığını ve daima bizimle irtibatta olduğu fikrini uyandırıyor. Bu güneşin ışıkları gibi bizi sıcak ve dipdiri kılıyor diyorum zira O'nsuz Dünyaya dalan ölüleriz.


Kaldırım taşları bir şeyi fısıldar gibi geliyor. Nitekim Allah'ımız ne diyordu : Yedi gök, yer ve bunların içindekiler, (hepsi ve her şey)O’nu tesbih edip durmaktadır. O’nu övgüyle tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ancak siz onların (yerdeki ve gökteki bütün varlıkların)tesbihlerini (Allah’ın emri ve takdiri ile hareket ettiklerini, onların kendilerine mahsus ibadet, zikir ve hizmetlerini gafletiniz sebebiyle)anlayamazsınız. ( İsra Suresi 44. ayet) Ne yani bu üzerinde bastığım değersiz gibi duran taşlarda mı Allah'ı zikrediyor diyordum. Ve yere bakıp tebessüm ederek yoluma devam ediyorum.


Martı yukardan selam eder gibi bakar. Ve evet o meşhur ayet : Görmezler mi üstlerinde uçan kuşları? Kanatlarını açmada ve kapamada onlar, onları gökte, ancak rahman tutmada, şüphe yok ki o, her şeyi görür.(Mülk Suresi 19. ayet) Kuşların ötüşü deruni bir yerden yankı yapar gibi gelir. Değil miydi ki her hareket O kuvvet-i kudret in sayesindeydi o halde bu güzelim kuş sesleri nasıl O'ndan bağımsız olabilir?


Bir yerde oturduk. Yanımda annem var. Varlığına şükrediyorum. Cemal ehli canım annem her zaman ki gibi pamuk gülüşüyle karşımda. Sağlığımızla birlikte içtiğimiz sodanın keyfini çıkarmaya çalışıyorum.. Zira zihnimde uğultu var, nefs peşimde. Euzu Besmele çekip boşver diyorum. Müthiş bir gün, diğer her gün gibi. Ah! Bunu daima görebilsek birde...


İyi ki Varsın Allah'ım... Sevgiler.


11 Ekim 2019 Cuma

Gaye : Güzelleşme 2

Kendini sevmen beğenmen de Allah'ın manasını sevmenle ilgili. Ki biliyorsun Allah'ı sevmemek mümkün değil ; parçasıda seviliyor.
Kendine güvenmekte Allah in manasına güvenmenden.  O'nun her şeyin üstesinden geleceğini bilmekle ilgili

Bütün işi zaten Allah manasıyla üstlenmişse bize de uyum sağlamak ve sadece "memnun izlemek " düşüyor.  Zira o zaten her şeyi kolaylaşmış. Seyret.
İnsanlarla istişare ederken aslında onlarda ki Allah in manasıyla konuşur fikir alırsın bu çok değerli

Kendine iyi bak neden sende ki Allah'ın manasına iyi bak.  O zaman korkma ,gam çekme , vesveseli olma.  Niye boşa çok boşa..
Yetenekliyim . Neden ? Çünkü  Allah'tan geldim .

Ses tonun Allah in muazzam eseri 
Her şeyin bir rüya siyah zemin olduğu gerçeği...

Ana hürmet edip o anı beğenmesek de hakkını vererek yaşamakta güzelleşmenin içinde
Allah'la is birliği  içinde her işi görüyoruz.  Sıkkınken ya da sinirliyken anlat Allahıma böyle böyle de. Alır zaten sıkıntını inşallah 

Her şeyin içinde Allah . Allah'ın içinde yüzüyoruz... Her şey O 'nunla alakalı. İçimde Allah. 
Bütün tatlı duygu ve davranışlar Allah'tan.  Sarılmayı öpmeyi nereden yapabiliriz O'nsuz mümkün mu ?  

Tv, soda, oturma , dinlenme , uyuma zevki , rahatlığı hizmeti hep Allah tan 
Birilerine hizmet etmek aslında sen onlara değil,  onların sana hizmetini gör. Çünkü Allah'a yaklaştırıyor 💗

Bu idrak hocam aracılığıyla yine Allah'tan. Onsuz bunları düşünmen mümkün mü ?! Çok şükür ❤👍 
Panik nefsani , endişe nefsani , korku nefsani..  HER ŞEY YOLUNDA.

Hiç bir şeyi Haktan ayrı görmeyeceksin ; insanların davranışı, konuşması ,göz kırpması da buna dahil 
Hocam her an Allah'la olduğunu bil der.

Gaye: Güzelleşme

Bekletilirsin çünkü sabrı öğrenmek GÜZELLEŞMENİN içinde
Hasta olursun çünkü sonsuz ve büyük olanın yalnız Allah olduğunu bilmek güzelleşmenin içinde

Biri saygısızca konuşur sen susarsın  çünkü edep güzelleşmenin içinde
Hizmet edersin çünkü Allah'ın bize sonsuz hizmetini taklit etmek guzellesmenin içinde..

Allah'la konuşursun çünkü Allah'ın kendisiyle iletişimde olduğunu bilmek bu zevkin içinde
Allah'a benzemek istersin çünkü her şeye sahip Allah'ın tevazusuna ve beklentisiz hizmetine hayran olursun

Dualarına yanıt bulamazsın çünkü edeple Allah'ın uygun bulduğu  verme anını beklemek güzelleşmenin içinde
Kendinden memnun olursun çünkü Allah'ına benzediğini düşünürsün

Bazen saçını toplayanın aslında bizzat O olduğunu düşünürsün çünkü yokluğunu hissetmek güzelleşmenin içinde
Kendi kendine konuşmak, arkadaş sohbeti,  Allah'ı düşünme zevkleri mutlu eder çünkü daima Allah'la olduğunu düşünmek güzelleşmenin içinde

Hocanın sözünü dinlemek keyif verir çünkü aslında Rabbinin sözünü dinlemenin zevkini verir sana
İşsizlik seni üzmez çünkü verdiği kadar vermemesinin de bir hayır olduğunu bilmek güzelleşmenin içinde

Allah'a hayran olma zevki de güzeldir çünkü Allah'ın sana hayranlık duyma nasibini verdiğini bilmekte güzelleşmenin içinde.
Bazen tüm bunlara rağmen yaradılmış olmakta ağır gelir ancak Allah'ı tanıma zevki bu ağırlığı da alır götürür ve bu zevki duyuran Allah'a da çok şükür dersin..

Vefa da güzelleşmenin içinde Allah'ın ahde vefasını öğrenmek için.
Olanı olduğu gibi kabullenmekte güzelleşmeye dair zira her şeyi bilen Allah'a güvenmekte güzelleşmenin içinde

Her yerde ve her an Allah la olduğunu bilmekte güzelleşmeye dair
Yaptığın her işin başarının Allah'ın sende ki manasıyla yaptığını bilmekte güzelleşmeye dair

Kan çekmesi de mana çekmesinden aslında insan kendine benzeyene meyil ediyor ve niye bilmem içim ısındı diyor aslında bunun da her şey gibi Allah'la ilgili olduğunu bilmek, güzelliği aslına iade etmekte güzelleşmeye dair.
Aslında tek güzel O  ise maşallahlar Allah a değil mi ? Masallah Allah'imiza :)

Tüm bu sözler sende ki mana kadarıydi bir bütün olan Allah'ı sen düşün artik
Her zevkin içinde Allah in manası varsa başkalarının zevkinden zevklenmekte  güzelleşmenin içinde

Zaten içinde ki Allah'ın manasıyla her an duruyorsan e o zaman her an Allah'lasın demektir . O halde kendine iyi davran ve kötü düşünme sözünü bir daha düşün... Allah'ın manasını zor durumda bırakmayalım.

21 Eylül 2019 Cumartesi

Üzerine Dünya Sinmişti

Yurt dışı tutkusu vardı. Dilinde sürekli Avrupa .. Oysa O'nunla hangi kıtada olduğunun bir önemi kalmıyordu.

Dinlenen müziğin alt kültür, üst kültür ayrımı olduğunu ; dinlediğin şarkıyı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim minvalinde kendinden emin konuşmaları vardı. Oysa her şey şu ya da bu şekilde O'nu zikrediyordu.

Evlenmek istediği adamın niteliklerini sayıyor da sayıyordu. Oysa ezelden belli olan evleneceği adamı çokta kafaya takmaya gerek olmadığını bilemiyordu.

Kariyeri ve yükselme hırsı gözünü bürümüştü.Daha çok para kazanmalıydı.Gelip geçici heva ve heveslerinin peşinde olduğundan bihaberdi .

Çok içiyor , çok sövüyor öfkeleniyordu.Bu halin bile bir nevi Allah'ına olan özleminden olduğunu nereden bilebilecekti .

Çok seviyorum, tapıyorum , onsuz yaşayamam dediği kadında gördüğünün aslında Allah'ın manası olduğunu, kadının sadece bir aracı olduğunu bilemezdi ki !

Kazanması geren bölüm tıptı. Bundan çok emindi zira doktorluk onun için vazgeçilmezdi. Oysa Allah onun için gerekli tekamül serüvenini ve bölümünü zaten çoktan hazırlamıştı ve ona düşen sadece dingin bir gayretti.

Hac için biriktirdiği paranın çalınmasına büyük esef duyuyordu. N'olurdu yani dünya gözüyle hacca gidebilseydi. Oysa bu hırsızlık hadisesi Allah'ın onu yanına çekmek için bir cilvesiydi ve o esef duya dursun rüyalarında  Allah onu zaten evinde ağırlayacaktı.

Allah'la daima . Hu

İçimizde ki Sesler Vücut Bulursa 3

Ayten : Zeynep kuzum ne bekliyorsun ki?! Hayat bu değil mi?

Mana : Klasiklere iyi bakmak gerek aslında. Bizim için değerli... Sonuçta yaradılıştan maksat insan olmaksa, insan olmaya dair her şey burada ! Tam da hayatın içinde... Kaynanasını alttan alamayan bir yeni gelinde insan olma savaşı veriyor esasen. Bu klasikler değerli vesselam !

Zeynep : Klasik olması hayatın içinde daima aynı hadisenin tekrarlanması değil. Hadisede ki kahramanların daima aynı davranması ! Yani gelin hiç alttan alamaz, kaynana zaten büyüktür her şeyi biliyordur geri adım asla atamaz. Tüm bu olay bize klişe dedirtiyor. Kimse daha insani, ruhani davranma eğiliminde değil. Yoksa çok haklısın Mana , Allah hadiseleri benzer yaşatıyor ve onlar çok değerli zira insan olmaya teşne aşamalar barındırıyor.

Ayten : Kızlar sizce nasıl davranacaktık peki ? Valla ben yeni gelin olsam , üzerime çokça gelinse cingar çıkarırım vallahi.

Zeynep : (Kahkahayla) İşte işte bir klişe daha !

Esmira :( Gülümseyerek) Allah daima sevgiyle ve hoşgörüyle yaklaşmamızı istiyor. Tıpkı O'nun gibi ! O'na benzemek için buradayız. O'nun gibi güzel olmak için. Hal böyle olunca kaynana ya da bir başkası daha insani tavırlar sergilememize engel olmamalı. Mesela Resulullah(sav) olsaydı , hocam olsaydı ne yapardı diyerek olaylara bir cevap bulabiliriz.

Mana : Ne güzel söyledin !

Ayten: ( Düşünceli) Zor vesselam !

Esmira: Uyanık olmak, emek vermek ve tabii sevmek gerek . Aşkla her şey mümkün !


15 Eylül 2019 Pazar

İçimizde ki Sesler Vücut Bulursa 2

Ayten : Bir insan neden bu kadar altın sarısı iddialı bir şey giymek ister ki? Neyi ispat etmeye çalışıyor ? Varlığını mı ? Ayakkabılarının güzelliğini mi? Bu aşırılıkta neyin nesi ?

Zeynep : Dünya kaç milyar yıldır dönüyor. Ve buraya gelen herkes bir yerde savruluyor . Her güne nerdeyse farklı uyanıyor , rutinin içinde kayboluyor . Bir yerde anlam yüklü , sevdiğimiz şeyleri görmeye ihtiyacımız var. N'olmuş yani altın sarısında manayı yakalamış ise ve onu taşıyan bir şey almışsa. Kendini böyle ifade etmek istemiş olmalı.

Ayten : Bazı insanlar son derece zevksiz Zeynep . İnatla mantığa oturtman şart değil.

Mana: Biri anlam yüklemek mi dedi ? ( Gülümser ) Enterasandır büyük zatların giyim kuşamı da çok hoş olurmuş . Sade, tertemiz ve şık. Bunun iç alemlerinin güzelliğinin dışa yansıması gibi de düşünebiliriz.

Esmira: Aşka mazhar olmuş, Allah'ının manasıyla beslenen insanlar her konuda aşkın güzelliğini taşırlar. Bu kıyafetlere bile yansır elbette. Zevksizlik diyemeyeceğim bunun karar merci biz olmayalım kızlar ama aşşşırı dünyalaşmış , dünyanın yörüngesine göre hareket eden mana yoksunu insanlarda ister istemez kıyafetlerine de bu bulaşıyor diyebiliriz belkide. Uyumlu mu diye bakmaksızın son trendlerde diye giymesi gibi.

Mana : Dünyalaşmış yani aşırılaşmış ve düşünme ve hissetmekten uzaklaşmış kimselerde o anlam verme biçimide dünyanın kendisi kadar oluyor. Oysa Esmira'cım ne güzel dedin aşka mazhar olanların sınırsız ölçüsüz bir güzellik dışavurumu oluyor.

Zeynep : Dünyalaşmış insanlar için tek bir kelimem var. Klasik ! Geçmişte bu insan tipleri siyah beyaz ekranlarda oynuyordu şimdiyse renkli dönüyor. Hep aynı şekil ve anlamlarda. Yani ? Kıskançlık , hayat keşmekeşinden Allah'a vakıt ayırmama, iddialı konuşma ve giyinmeler , evlat düşkünlüğü, eşe tapma, kayınvalide derdi, derdini dünyalar kadar bulma hepsi hepsi  bir klasik !

Ayten : Sorma sorma bizim üst komşu da kaynanasıyla pek kötü. Anlaşamıyor zavallım.  Sık sık dertleşiyoruz . Ah ah napsın kızcağız !

Zeynep : Dedim ya klasik !

Devamı Gelecek... :)

Öğretilenler


Annen temizlik düşkünü biri ve bir bakmışsın sende öyle oluvermişsin. Bu kadar tertipli olmak yalnızca ve yalnızca senin eserin olmuş gibi senin kadar temiz olmayana kızarsın, söylenirsin. Oysa sadece 'öğrenmişsindir.' Annen ya da başka insanlardan. Ve henüz öğrenmeyene çünkü yanında öğreten biri olmayana tahammül edemezsin ; çünkü sen biliyorsundur ve bu kadarı,  bilmeyene anlayışsızlık için yeterlidir.

Küçük işlerin hesabını yapmayı, pratik zekalı olmanın değerini kavramışsındır. Çünkü etrafında sana bunu öğreten, bildiğini hatırlatan biri ya da birileri mevcuttur. Ve birde bakmışsındır ki zamanla o çok haz etmediğin yöntecinin el kol hareketlerini, düşünme biçimini almışsındır. Yanı başında öğretecek bir ebeveynin yoksa bırak sana arkadaşların , iş hayatın eşlik etsin bu yolda. Peki ya onlarda yoksa? O zaman iç aleminin , mürşidinin , Allah'ının devrede direkt dolaysız öğretirken bulursun kendini. Ama burası başka.

Bilgi güçtür kisvesiyle yetiştiğin üniversite hayatın sonrası öğrendiklerini hayata uygulayabilir bir yaşam zemini yakalarsın -nasip edilir- artık sen farkında bile olmadan "çok bilensindir". Hayatın sana kolayladığı her şeyi bir yana diğer herkesi de aynı kefede değerlendiren bilgi güçtürden nefes alırken artık "halden anlamayan" ki çok değerli bir düsturu kaçıran vahim bir haldesindir. Ama olsundur bilgilisindir ve bu senin  için yeterlidir. Doğru ya bu da sana öğretilendir. "Allah kimden nasıl isterse öyle tecelli eder." Kenan Rifai

Ümitli olmakta sana öğretilmiştir. Rüyalarında Allah seda vermiştir , mürşidin gitme oraya demiştir , üzülme her şey yoluna girecek minvalinde mesajlar almışsındır. Ve birde ne göresin artık olaylar karşısında pes eden değil ; bu da geçecek bir hayrı var diyen kudretli mümin sıfatına bürünmüşsündür. Zira yine Allah elinden tutmuştur.

Her şeyi en ince noktasına kadar organize eden bir Allah'ımız var. Her kuluna 'meyil' duydukları ölçüsünde bir şeyler "öğretiyor". Karşısına iş arkadaşı Ayşe'yi çıkarıp, patronu Mehmet'i koyacak ve orda 5 ay çalışıp sonra ki hayatı için dipnotlar, veriler çıkaracak kadar her şey planlı gidiyor. Sana 10 yıl sonra masanı bu kadar düzenli tutmayı nasıl öğrendin deseler bilmem seviyorum dersin. Belki öyle. Ama bundan önceki işte Ayşe'nin masa düzeninden etkilendiğini anımsamazsın bile. Her şey bu kadar basitin içinde ilerliyor. Dedikodu sevmeyen bir kardeş kendiliğinden , doğal bir planda sana bunun yanlışlığını hatırlatıyor. Tabii meylinin olması da değerli aksi halde hiç değişmeyebiliyor düşünce ve davranışlar.

Algımız yaşadıklarımızla sınırlı. Daha çok gezen daha fazla insanla birlikteliği olan aşırı sosyal ya da cok calışkan , filmkolik ya da müthiş bir ev hanimi olmakla beraber bir takım hayat süzgecinden geçmiş ben bilmem , bilememe ihtimalim yüksek diyen bunu fark etmiş,  fark ettirilmiş insanlara ihtiyacımız var . Yoksa her şeyi bilen , her şeye yorum yapan, yargılayan bir şeyleri kafamıza göre azaltıp çoğaltan insanlara dönüşüyoruz.

İmanı da öğreten ,veren ,  ahlakı da güzelleştiren yalnız Allah ' tır.  Herhangi bir şeyi kendimizden bilmekten Allah korusun .

Allah intikamını kuluyla alırken Rab sıfatında ki öğreticiliğini de kuluyla gerçekleştiriyor. Dolayısıyla hiç bir kul boşa konuşmuyor mutlaka bir şey öğretiyor. Birde şu güzelim suskunlar var ki... Artık sadece dinleyici kesilmiş. Öğretmeyi de terk etmiş , Allah'ın muazzam tecellisi karşısında sükunete kavuşmuş adete sessizce şöyle der gibidirler 'ne diyebilirim her şeyi bilen yalnız sensin'

10 Eylül 2019 Salı

İçimizde ki Sesler Vücut Bulursa



Ayten : Her şeye konuşan , her şeye yorumu olan biri . Nefsin bir yüzü.

Mana : Anlayalımcı. Kimseyi tam olarak bilemeyiz , anlayamayız diyen bu yüzden suküneti önemseyen önemli sesimiz.

Esmira : Âşık.   Her şey muhteşem. Her ana çok şükür değil mi kızlar sesi.

Zeynep : Suskun. Bu aleme geldik gidiyoruz diyecek çokta bisey yok sesi.

Mekan : Cafe -  Aylik toplanma zamanı

 Mana : Leylanin dergideki yazısına bakın kızlar

Ayten : Sanki anlatacak bir şeyi var , çok önemli tespitleri var da bir de ısrarla yazının çıkacağı zamanı bildiriyordu bize.

Mana : Her oluşum Allah in enerjisine muhtaç ve hayırlı. Reddetmeyelim bunda da bi güzellik olmalı.

Esmira:  Bayıldım sonuçta emek var . Maşallah kıza.

Zeynep : Meşhur Mesnevi hikayesini hatırlayın kızlar kuş dağa konmuş ne kuşun ne dağın bundan bir kazancı olmuş. Yine de rolünü güzel oynamış tebrikler.

Cafeye kucağından bebeğiyle bir kadın girer.

Ayten : Gelen kadın çocuğundan güç alır gibi değil mi ? Sanki ondan besleniyor çocuğu olmasa eksik kalacakmış zavallı.

Mana : Öyle deme  Ayten herkesin olgunlaşma serüveni bambaşka bu çocuk ona kimbilir neler öğretecek!

Esmira:  Çocuğuna olan düşkünlük Allah'ına zorda olsa eğrilebilir ne şanslı kadın aşk için bir aracısı var !

Zeynep:  Her anne gibi çocuğu için her seyi biliyor ve yine her anne gibi çocuğuna yetişememe kaygısı taşıyor. Bir klasik !

Ayten : Bazen sizede Zeynep -yüzün burda- fazla  içsel ve bu hayatı 2. Kere yaşıyorda bunun ağırlığı ya da sıkıcılığı altında eziliyormuşsun  gibi gelmiyor mu ?

Mana : Her şey bu kadar manidarken ne sıkılması?  Zeynep ?

Esmira :   Aşkla dönen bir dünya da her olumsuzlukta bi güzellik görme  gayreti içindeyiz bu bile başlı başlına bi hoşluk. Çok şükür dimi kızlar?

Zeynep:  Öleceğiz.... ( sessizlik) Her şey Allah 'ın elinde. Gayret edin emri içindeki gayret hariç. Neyin coşkusunu umuyorsunuz benden kızlar ?  Kısa bir tebessüm.

Ayten : Amman hayat kısa kızlar çokta  düşünmeyelim yani.

Mana : Üzerine kafa yorulmayan hayat değerli mi Ayten? Esmira sen ballı bakışınla bizi seslendirip bu konusmaya noktayı koysana 

Esmira:  Sevmeyi yaratan Allah kimbilir nasıl güzeldir. Bir evladin annesine duskunlugü gibi Allah'ımıza düşkün olalım inşallah.

Ayten : Ay ( esneme)   Bir ara sizinle yeni trendlerden kışa hazırlık sezonundan bahis açalım. ( Geriliyor)  Ne dersiniz ?

Zeynep : Manayla ilişiği kısa olanlar uzunların yanında daralır sende haklisin Aytencim.

Esmira :  Zeynepçim Aytencimizde haklı. Hem herkes izin verildiği ölçüde  algiliyor kimseye kızma hakkımız yok.

Mana : Şimdi göremeyen an gelir her seyi anlayıp duyabilir .. Sadece vaktini bekler. Ayrıca  haklısın Ayten katolog yanın da mi getir bakalım neler varmış.

6 Eylül 2019 Cuma

Kısa Kısa

Seni seviyorum derken aslında karşındakinin sende olan güzel huylarını görmen ve yine dolaylı olarak kendini sevmen.


Biri sana nasıl rahatsızlık verebilir ? Aslında o rahatsızlık duyduğun şey senin zaafın ya da düşkün olduğun bir şeydir yani nefsinden ileri gelir. Dolayısıyla birinin canını sıkması pekte mümkün değildir sadece kişi nefsini ortaya çıkarıyordur hepsi o. Büyük zatlara bakınca kimsenin onları kızdıramaması boşa değil.



Güneş , Ay , Gökyüzü nasıl bu kadar gerçek geliyor?  Aşırı yemeğe ve uykuya bıraktığında kendini , belki daha ileriye gittiğinde... Burası tek gerçek başka gidecek yer yok diye yemin bile edebilirsin..!



Hepimiz taşan bir güzelliğin parçasıyız. Analizdi, yorumlamaydı , dolaylı dedikoduydu derken  birbirimizi beğenmezken buluyoruz kendimizi...



Sevimli olmak ya da ciddi görünmek senin elinde mi? Belirli bir çerçeveyle dünyaya geliyoruz ve bazı şartlarla ne kadar esnesekte bir kalıp mevcut olarak durabiliyor o da görünüş şeklimiz ve birinin bize baktığında ki ilk algısı vs. Dolayısıyla yaradılıştan kişinin elinde olmadan gelen bu özelliklere çokta takılmamak gerekiyor zira hakikat ne sevimlilikte ne ciddiyette.




MANA VARSA HAYAT VAR !



Anlamlı, değerli , güzel,latif, hoş derken aslında diğer adlarıyla O'ndan Sevgili Allah'ımızdan bahsetmiş oluyoruz. Ve tabii Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den.

Peki günlük hayatında namaz ve çeşitli ibadetlerin dışında Onlarla birlikte olduğunu hissettiğin anların oluyor mu? Ve ne gibi hallerde ibadetinin dışında zaten her an Allah'ın huzurunda olduğunu hissediyorsun ?

^^ Mesela bazen müzik çalıyor ve hatta tastamam direkt "Hatırla Sevgili" çalıyor ve Beli dediğimiz Elest Bezmi ve doğrudan Allah akla gelmiyor mu?

^^ Perdeler salınıyor , saçın savruluyor tatlı, naif bir rüzgar esiyor ve o rüzgarın sahibi her şeyden olduğu gibi bu rüzgardanda haberdar diyorsun ve o rüzgar içini bir hoş ediyor.

^ Kuşları görürsün ve o malum ayet akla gelir : Görmüyor musun uçan kuşları ; Rahman'dır ancak onları tutan...

^^ Nasıl biri olman gerektiğinde, kafan karıştığında yolunu şaşırır gibi olduğunda hocan Allah'ın manasıyla karşındadır ve seni doğru yola iletiyor.

^^ Kendini eleştirir ve az kalsın hor görecek olduğundan Ehli Beyt'in manası , Allah'ın işaret ettiği şekilde koşar yetişir ve Resullullah Efendimiz gibi tebessüm ya da suskunluğun günümüzde yitirilen değerler olduğunu fark ediyorsun.

^^ Bulaşık yıkarsın ve o bembeyaz tatlı köpüğünde Ehli Beyti düşünürsün ve Onların bu denli tertemiz olduğunu akla getirirsin. (Getirilir)

^^ Günün Dünya saatlerine kapılmamaya çalışırsın. Mesela 19.00 akşam ana haber bülteni değildir de yine manayla hemhal olacak bir saattir dersin.

^^ Bir meydan gibi boş büyük bir sahayata girdiğinde Kabe ya da Umrenin geniş sahaları akla gelir ve sanki zaten ordaymışsın gibi bir his sarar seni.

^^ Kenan Rifai'nin dediği gibi "Allah kimden nasıl isterse öyle tecelli eder" sözüyle insanlara saygı duyma gayreti içine girersin.

^^ Kafan karıştığında, insana ya da bir ortama nasıl bir tavır takınman gerektiğinde şaşalarsan ya da doğru olan ne sorusuyla çokça meşgul olursan; Mana bütün bilgi sıralaması ve merhametiyle oradadır ve imdadına yetişecektir. 

23 Ağustos 2019 Cuma

Dediydikoduydu



Kendini daha ayrıcalıklı daha özel daha bilgili daha bilirkişi bir otorite mesela ya da kanaat önderi gibi mi hissetmek istiyorsun ? Bunun için Everest'e mi tırmanmak yoksa meşhur , bir türlü çözülemeyen bir matematik problemini mi çözmek yoksa multimilyoner mi olmak gerekiyor ? Çok basit. Çekirdeğini , çayını kap. Bir kaçta arkadaş. Şimdi ekipman hazır. Kimden ve hangi eksik yönünden başlıyoruz ? Tüm bunlar n'alaka mı? Koş gel dedikodu var tatlım !

Başkasıyla ilgili yapılan gözlem ya da analiz bir yerden sonra ben daha iyi biliyorumculuğa  dönüştüğünden bu da gizli şeker gibi gizli kibri icine aldığından olmadık ,havada görümeyen ama . zihne kalbe mühürlenen haller yaşatıyor. Neden mi ? Her başkasının haline, tavrına sertçe bir söz , yargılama , aşağılama , küçümseme yani genel manasıyla yorumlama , yorumlarken dedikodulama aslında içinde şu gizli alt metni yaşatıyor : ben olsam yapmazdım! Nerden bilebiliriz ki? O halde , o duygu ve şartları yaşamadan ve dahası 'o' olmadan  , nereden bilebiliriz ?  Karşı tarafın koşul ve iç aleminden bihaber yorumluyor da yorumluyoruz.  Oysa kendisi de çok sınırlı bir halde konuşuyor zira sırf kendi yaşamı kadar analizi !

Yani milyarlarca yaşam çeşidinden bir taneciğine sahip ve herkesi bu miniminnacık algısıyla bir filtreden geçiriyor .Konuştukça ağzı tatlanıyor ilginç çünkü başkaları hakkında konuşmanın bir hazzı var zira egoyu besliyor. Kişi kendini dahalı dahalı zannetmeye başlıyor. Ancak bu minik algı garanti yanılıyor ! Nasıl yanılmasın bu kadar algılama ve yaşama biçimine nasıl yetişsin haliyle yenik düşüyor. Haklı olsa bile bu onu üstün ya da ayrıcalıklı yapmıyor aksine  kendisininde düşebileceği hatalar için bir örnek görmüş oluyor. Bu da şükrü doğuracakken fiskosu doğuruyor. Çünkü o yapmazdı ! Ama sende kendine has ne hatalar gördün/görüyorsun/göreceksin unuttun mu ? Nihayetinde yapılan her yorum günün sonunda ne kestin koç ne yedin hiç türünden kişiye hiç bir şey katmayan safi yorumcu statüsü içinde yanlış duygulara gark olabilecek hallere gebe oluyor.

26 Temmuz 2019 Cuma

Bizim Evin Halleri

Bir evden ne bekleyebiliriz ? İçeri adımımızı attığımız anda bize ne hissettirmesini umarız? Mesele yalnızca evin kendisi midir ? Çocukluktan farklı kentlerde ki farklı ev çeşitleri ve mahalle görüntüleri aşinalığından elbette görseli tatlı olanı insana cazip geliyor. Fakat evden ziyade aslında o evin enerjisini var eden yaşayanların halet-i ruhiyesinin daha önemli olduğunu zamanla öğrenmiş oldum. Dubleksliği , dekorasyonu , bahçesi , salıncağı , terası , çiçekli balkonu , mangallık alanı neeeee kadar muhteşem olursa olsun evde güleryüz , sohbet yoksa bunlarında hiçbir önemi kalmıyordu. Bunlar bilindik, birer klasik . Peki ya bizim evin halleri ?

Bir kere aşırı bir kahkaha ya da neşe havası sezinlenmez aman diyim ekstra bir heyecana yer yoktur. Zira bizim ev hayatın ritmini belli bir düzleme çoktaaaaan oturtmuş onun üstüne ya da altına ivme kazanacak her harekete kendini kapatmıştır. Ve hatta bir kahkaha anında sorar gibi bakar :  Bu kadar gülünecek ne vardır ? Evin reisi vazgeçilmez repliğiyle sahnenede: ammaannnnn der. Bu zannedilmesin ki neşesi solgun bir evdir. Sadece gerçekçidir ve belli bir ritim içinde akan bu ev ahalisi itidalli olmayı seçmiştir. O kadar ! Ne demek bu? Gülecekse de belli bir ölçekteki  tebbessümü ya da sevimli bir duruşu seçer, hepsi budur. Zira yeterlidir.

Gelen misafire fazladan bir muamele , fazladan bir iltifat hani sen nasıl güzel bir insansın minvalinde bir şirinlik muskaralığı hele ki ! Zinhar  yoktur. Gerçek olmayan, sırf karşı tarafla bir etkileşim ya da hoşa gitsin diye yapılacak bir eylemi bizim evin bünyesi reddeder. Ne fazladan bir tatlı söz ne bir övme hali ne de övünmeyi sağlayacak bir konu ya da kişi bahsi açma isteği hani olur ya evladının nasıl muhteşem , eşinin nasıl çok iyi kazandığı vs ya da sessizliği bozma isteğiyle dedikodu edecek bir mesaisi yoktur, olamaz. Zamansızlıktan değil. Ev ahalisinin buna takati , enerjsi yoktur. En önemlisi de bu haller bünyeye terstir. Gelen misafir , evin ölçülü, doğru olduğunu düşündüğü ve vazgeçemediği yaşam stilini bozacak değildir ya .Ve hatta evin reisi seslenir ordan : Misafir mi  gelmeselerde olur ! Evdeki düzene bu derece sığınılıp misafir reddedilmesini yazarımızda tasvip etmemektedir. :)

O halde ? Biraz daha yaşam enerjisi bol , hayat işte görüyor musun bakalım yarın bizi ne sürprizler getirecek heyecanında ya da oturmaya mı geldik ayol şeklinde yaşam beklentiniz varsa ... Bize buyrun yine ama garanti sıkılırsınız. Bizim ki daha çok yorulmuş birinin soğuk su bulup dinleneceği, açsa karnını doyurup şükredip yaratıcısını anacağı, fazladan sohbetlerin bile terk edildiği ; daha dingin , içsel ve tek düzeliğine karşın huzurlu bir ev vessellam . Ve hatta sevgi dolu gülümsemesiyle her an kahve yapmaya hazır birisiyle yaşamanızda ayrıca sevilesidir.

17 Temmuz 2019 Çarşamba

Şarkılar Seni Söyler - Hu


Şarkının giriş anı sanki nefes verip dirilten bir soluk sesi gibi gelmiyor mu sana da? 2010 yılında kanserden kaybettiğimiz Lhasa De Sela 'nın muazzam sesi ve klibin muhteşem görüntüleri eşliğinde...

Şarkı güzeldir çünkü iç alemimizde ki yaşam ritmimizin , kalp ritmi misali bir yansımasını buluruz. Aynı kalbimiz gibi atıyordur. Nasıl mı? Evden adımımızı atar kaldırımda yavru kedi görür bir hoş oluruz, yolda koşuşan çocuk sesleri bize baharı hatırlatır ve nedenini bilmediğimiz bir keyif duyumsarız... Yolda samimi olduğumuz esnafla gülümseyen gözlerle sohbet eder aslında bu iki çift kelamın arka planında yaşam devam ediyor biz de eşlik ediyoruz dendiğini hisseder ve nedensiz bir haz daha alırız. Zira hayat yanağımızdan bir makas almıştır adeta ve gülümseriz. Mutluyuzdur. Zihnimizin arka planında bu şarkı ve benzeri bir müzik dalgası aslında bize eşlik etmektedir. Ama o an mutlak çalmasını umursamayız. Rahman'ın bize olan sonsuz lütfu zaten bu türden bir parçayı çalmadan hissetmemize ve O'na müteşekkir kalmamıza yeterli olacaktır. Gördüğümüz hemen her şey bu klibin uzantısıdır. Çünkü insanidir. İnsana dair her şey vardır ve bu yeterlidir. Esen rüzgar bile bir teselli ve sırt sıvazlama gibi gelir , çünkü O'ndandır. Allah oradadır ve bize gizli ya da aşikar el sallamaktadır. Bitmiştir. Kurulan düzenin kurucusu ,yegane sahibiyle bir şükür veyahutta algıda bir birliktelilk hissi tüm bu şarkı ve görsel şölen zevkini yaşamaya kafidir. Çünkü hep birlikteyizdir. Allah ve ailesi -yeryüzünde ki tüm canlılar-...

Her şey bir anlam bulmaktan ibaret. Kalben ve aklen. Tek başına gönle oturtamadığında mantıkende sorgularsın ve tamam olur; bazense direkt sende mana bulmuştur, o halde soruya gerek kalmaz. Gördüğün her şeyin gerekçesini ve gerçeğini sorgulamaksızın kabul edip ; yalnız ve yalnızca gerekli ve güzel olduğunu bilmek, oturduğun yerde hayatta her şeyin mükemmel olduğunu düşünmene bunun devamında hayatından muazzam bir zevk almana sebep olabilir. Ama önce her şeyin gerekli ve güzel olduğuna 'inanmak' gerekiyor. Şarkıyı dinleyen kişinin huzuru , hayatı acısıyla tatlısıyla kabullenmiş hayatı bir dost şeklinde yaşayan ve asla hayata darılmayan o güzel insanları hatırlatıyor : Cemalnur Sargut, Samiha Ayverdi, Meşkure Sargut ve Kenan Rifai... Allah onlara benzemeyi nasip etsin. Amin. Arka fonumuzda bu şarkıyla diğer bir ifadeyle bir nevi Allah zikriyle... Aşk ile her dem, tebessümle Allah'ımıza gidelim inşallah. Amin.

16 Temmuz 2019 Salı

Rol Model Almak

Çocukluktan itibaren bize her anlamda iyi davranan büyüklerimiz , şüphesiz yol gösterici olurlar. Tavrımız : onlar diyorsa bir bildiği vardır şeklinde olur. Hatalarını görürüz ve insanlar ne yapsınlar oluruz.
Büyükleri örnek alma halimiz öyle ki şu meşhur tabirle annesine bak kızını al ya da armut dibine düşer minvaline dönüşür. Biz özel birer formken , onlara evrilirz ; hiç fark etmeden. Genç delikanlının babasına benzer yürüyüşünü hayretle izleriz. Ya da kadının annesiyle aynı tabirlerle nerdeyse aynı  vurgulamalarla konuştuğuna nasıl da tanık oluruz. Bazı haller için çaresiz benzeyeceğiz, zira ayna nöronlarımız devrede. Biz daha farkında olmadan benzer gülüş ve oturuş stillerini almışızdır bir kere.

Bu görüntünün ötesinde hayata takınılan duruşu, rol model aldığımız kişinin ne kadar gerçeğe yakın , bize ışık tutabilecek bir veride, olgunlukta olup olmadığını nasıl ele acacağız? Sevmek ve başka bir örnek görememek bizi her an yanlış yapmaya teşne büyüklerimizi örnek almaya mı mecbur ediyor ? Tabii ki hayır. Böyle bir durumda hemen biz kendi zihin formumuza ve yaşadığımız tecrübelerimize göre kendi hayat stilimizi var ederiz. Peki ya senin oluşturduğun hayat algının doğruluğundan nasıl emin olabilirsin ? Mesela çocukların için bu hayatı yaşıyorsudur. Anne olmasan n'apardın sonra? Ya da bu dünyaya kimse değil yalnız kendin için gelmişsindir ve çokta fedakarlık yapmamalısındır.  Veyahutta işinde iyisindir ve şarkıcı olmalısındır.Ne yaparsındır sonra ? Ne de olsa şarkı söylemek için doğmuşsundur.  Peki bu hayata iş, eş, çocuktan öte kendi en iyi insanlık formumuzu oluşturmak için geldik desem ?   Ben doğru olduğundan nasıl emin olacağım, insanları düşünmeye davet ederken ? Şöyle ki , düşünürler , yazarlar ve en önemlisi Allah'a en yakın insanları : insan-ı kamilleri dikkate alarak bu hayat formunu izah etmeye çalışıyorum. Buna rağmen "ammman yaşıyoruz hayatı şu ya da bu şekilde çokta önemli değil" diyecek olanlar varsa da... Buraya kadar iyi vakıt ayırmışlar derim.

İnsan-ı kamil yani olgun insanların hayata bakış biçimini ele alırsak, en ahlaki ve erdemli davranan ,"güzel ahlak" kisvesi içinde yer alanı hayata uygulamaya çalışırlar. Böyle olanla, olmayan arasında ki ayrımı nasıl buluruz ? Hemen basit bir mantıkla etrafımızdaki büyükleri kısaca tanıyalım: Mesela annemiz doğru olanı yapmak isteğiyle değilde sırf kendisi için doğru olanı yapmak kolaycılığına kaçıyordur , hakikatin bir önemi yoktur. Ya da babamız hemen öfkelenen , aşırıya kaçan duygu yoğunluğuyla olaylara yaklaşıyordur ve gerçeği yakalamaktan uzak kalıyordur. Ya da çok sevdiğimiz abimiz hayata bir kere geldim mottosuyla her anını keyif anlamında değerlendiriyordur ve yapılması gerekli kimi şeyleri ıskalıyordur. Veyahutta ablamız en doğru yaşam stili kendisinin zannıyla diğer hayatları hafife alıyordur. Oysa yaşanabilir değerli tek bir hayat formu yoktur, ama bunu umursamıyordur. Peki ya daha daha büyük rol alınabilecekler... Mesela deden, babaannen, anneannen ? Deden yaşlandıkça esnemek yerine katılaşmıştır kendisine benzemeyenleri reddediyordur. Başka bir büyüğünse dedikodu etmeyi kötülerken hemen akabinde birileri hakkında konuşmaktadır.

Peki kimi rol model almalıydım ? Herkesin bir çıkmazı vardı ve her biri hayatın kara deliğine takılmıştı. Oysa birini örnek almak istiyorsam her türlü duruşuyla bana örnek olmalı , dediğiyle bir yaşamalı , kendi hayatının değerini bilirken başkalarının yaşamını ıskalamamalı , doğru ve güzel olanı yapmaya programlı olup bunu kendiliğinden yapmaya elverişli bir yaradılışa sahip olmalı. Evet ! Bu ancak bir insan-ı kamil olmalı. Onu taklit etme tercihin doğal bir akışta gerçekleşir,kendiliğinden. Çünkü aklın ve gönlün işte bu dediği bir manaya kendi kendine çekilir ve bir bakarsın ki birinin önünde diz çökmekte , dinlemektesindir ve ona benzemek istemektesindir. Benim için bu şahsiyet Kenan Rifai oldu. Nasıl biri olduğunu annesinin  nasihatlerinden çıkarmak mümkün : İnsanları seveceksin.Senin içinde tükenmez af, merhamet ve müsamaha hazineleri var. Onun için yalnız insanları değil bütün mahlukatı aynı yorulmaz hız ve aynı tükenmez iştiyakla seveceksin. Sende mevcut cevherleri cömertçe harcamalısın. İnsanları insanlara iştirak ederek, hatalarında ve sevaplarında onlarla bir olarak seveceksin. Doğumları ile çoğalıp ölümleri ile eksilecek kadar onlardan olacaksın.” diyerek büyütüldü.

Merhametli , nefretten uzak, insan sevgisiyle dolup taşan, başkalarının gürültülü eğlencelerine bile onların zevkinden zevk duyarım diyen ve hiç kızmayan zira her zevkin Allah'a götürücü olduğunu bilen. Daima iyilik, iyi niyet ve güzel düşünce içinde olan, daima Allah'ıyla ve dolayısıyla insanlara faydalı olmak ve hizmet eder şekilde bulunan... Anlatmakla bitirilemeyen...Hala yaşadığına ve yol gösterdiğine inandığım, ölen hayvan imiş aşıklar ölmez cihetiyle bize her an ışık tutan... Allah'ın büyük sevgilisi ! Çok şükür !  Ruhu, manası üzerimize olsun. Benzemek nasip olsun inşallah. Amin.


Matrix 'ten Mesaj Var


Dünya bir oyalanma, gerçeğin örtülü yeri. Hakikat, Dünya'nın ötesinde bu rakamlar gibi görünenin içinde bir gizem. Önce Matrix'i diğer anlamda Dünya'yı aşmak gerek. Bunun açıklanması için bize bir ilim deryası gerek. Tasavuuf !

Peki ya siz tasavvufu sıkıcı , karaya oturmuş bir gemi misali eskimiş, yosun bağlamış bir kavram mı zannetmiştiniz ? Eğer böyle bir zannınız varsa Matrix'in nerdeyse tamamının tasavvufi bir metin olduğunu söylesem ne hissedersiniz ? Bu filmin, Tasavvufta anlatılan hemen her kavramın bir karşılık bulduğu , sembollerle ifade edilen bu Dünya'nıın sonradan yaratılan, (bkz: Diğer yazım, Muazzam ötesi bir deneyimin zaman zaman sıkıcı gelmesi) sadece deneyimlenmesi gereken şeyler için bir zemin, bir platform olduğu gerçeğine çok hoş , bol aksiyonlu vurgu yapan bir görsel şölen olduğunu belirtebilirim. Daha detaylı bilgi için uzun uzun tasavvufi bilgiyle harmanlanmış Matrix'e önemli açıklamalar getiren Gürdal Öztürk'ün videosunu önerebilirm.  ( https://www.youtube.com/watch?v=mO2-y4DGl34&t=48s) Devamı bu linkin kimi kısımlarının yazıya aktarılmasıdır.

Neo: Biz. Gerçeği aralamak için bekleyen.  Morpheus: Akıl   Trinity: Kalp  Bu kişilerin sembolize ettiği anlamlar bunlardır ve aslında bu 3'lü 1 kişiyi ifade eder. Peşindeki ajanların temsil ettiği kavramlar ise; korku, şüphe ve inançsızlık.

Meşhur soru : Mavi hap mı , kırmızı hap mı? Kırmızıyı tercihi edersen hakikate yol alırsın, mavide ise hayatının uyuklama haline devam edersin. Aslında her konuda bu 2 hap karşımıza çıkmaktadır. Her daim kırmızıyı seçersek Dünya acılarının üzerinde çıkıyoruz.

Ajanlar tarafından Neo'nun göbek deliğinden zerk edilen izleme aygıtının kalpla sembolize edilen Trinity'le dışarıya çıkarılması ve aygıtın ışığının sönmesiyle alakalı : Şüphe ve korkuların içimizde bu şekilde ışığının yanması tamamen bizimle ilgilidir. Çünkü onlara besleriz.

Neo'nun kırmızı hapı içerek tekrar doğduğu , gerçeklere tanık olduğu ,her yanı kablolarla bağlı bir fanusta gözünü açması ve herkesin aynı kablolarla bir şeylere ya da birilerine bağlı olmasıyla ilgili : Burada sembolize edilen kablolar herkesin  bir şeylere bağlı olduğu gerçeği. Mesela ; zenginlik , kişiler , geçmiş, ünvan, iş, çocuk, eş... Oysa enteresandır peygamberler yetimdir, mutlu , mesut bir çocuklukları yoktur. Bizi Dünya'ya bağlayan şeylerin farkına varmalıyız. Bunun eşi olmak, ev sahibi olmak, baba olmak vs.  bağlarla  Dünya'ya bağlıyız. Farkına varmamız istenen hakikatte biz yetimiz , farkına varmalıyız. Bizim Allah'a olan bağımızdan başka bir bir bağımız yok. De ki: Allah bana yeter. Ddiğer her şey geçici.

Neo'nun gemide ki eğitimi : Bir tekke, bir psikologla olan seans gibi , doğada sevdiğimiz bir yer gibi. Yani özümüzü idrak ettiğimiz yerdir gemi. Matrix'e ense lobuyla giriş yapılır ve Matrix'e bağlanır. Bu gerçekleşirken gevşe denir. Bu önemlidir. Zira stresliylen hakikati kavrayamayız.

Düşmanımız başkası değil bilinçsizliktir. Peygamberimizin savaştan dönerken dediği gibi küçük savaştan büyük savaşa döndük. Yani kendi nefsimizle olan savavaşa. Dünya da 2 grup insan var : Uyuyanlar ve uyananlar...

Bir eğitimde kırmızılı kadına gözünün takılması. Burda kırmızılı kadın Dünya nimetlerini temsil eder. Dünya'nın nimetlerine, güzel kadın, yakışıklı erkek , iş , mevkii vs takılıp kalmamızdır anlatılmak istenen. Ve hemen akabinde ajan belirir. Dolayısıyla meyil duyduğun nimetlerin ne kadar tehlikeli olabileceğini bilemezsin, meyil duyduğun şeye dikkat et denir.

İç sesini duymaktır mesele , bunu yapmak demek Matrix'ten çıkmak demek.

Kel çocuğun kaşığı eğmesi... Bunun bir çocuğun yapması , bilginin herkesten gelebileceğinin farkında olmamıza işaret eder. (Bkz: Diğer yazım, Şeyma Subaşı -Allah herkesten konuşur.-) Bu arada burada ki mesaj kaşığı eğmek için önce kendini eğmelisin.Yani birini değiştirmek istiyorsan önce kendin değişmelin. Okuyan bir çocuk istiyorsan önce kendin bir okur olmalısın.

Everest Dağına helikopterle çıkanda var, mücadele vererek çıkanda...Hakikat yolcusu vardığı yerde muhteşemlik beklememeli, sadece gittiği yolu önemsemeli. (Kendi takımlarından hainlik yapan kişiye dair) Bu yolu yürürken edindiği bilinç evreleri kıymetli. Tekamül süreci önemli.

Mermileri tek eliyle durdurduğu sahne...Mesela biri bizi eleştirir, kırıcı bir hal zuhur eder vs. Şimdi bu can sıkıcı hali üzerine gelen bir mermi gibi düşün ; istersen vurulup yaralanabilirsin istersen durdurup hiç etkilenmeyebilirsin. Çünkü o mermiye yani o hale anlam ve enerjiyi yükleyen sensin ; dolayısıyla seçim senin.

Neo tekrar dirildiği, insan-ı kami olarak uyandığı an her şeyi bir yazılım olarak görür. Ne demektir bu? Gördüğü hiç bir şeyin olmadığını ,onları ayakta tutanın yalnızca Hak olduğunu ifade eder.

Sonuç olarak; niye bunlar başıma geliyor demeyip, biricik olduğumuzu fark ederek, hapın tercihini yapacağız... Kırmızı hapı bile bir yerde  terk etmek akılla yola çıkıp sonra akıldan da çıkmak gerekiyor. Bu bir hayat filmi... Aynı film izler gibi çokta etkisinde kalmayarak ; olaylara , ölümlere takılmamalıyız. Zira sadece bir film oynuyordur.

14 Temmuz 2019 Pazar

Şükür


Giydiğin etek efil efil salınır tenine deyer. Rüzgar eser saçına savrulur , tatlı tatlı gözün kaşınır. Kaldırım sende kadifemsi yumuşak bir toprak hissiyle önünde taş yol olmaktan çıkar sevimli bir patika haline gelir. Ağaçlar sohbet ediyor gibidir dalları birbirine deyer , kuşlar tatlı bir olayın habercisi gibi cıvıldar, göküyüzü bu gördüğünün ötesi var diye mırıldar ... Allah'ı düşünüyorsan her şey bir anda canlanıverir. Böyle düşündürten Allah'a bin şükür zira O'nsuz asla bu hissiyata giremezdim.

Blog açarak Dünya da çok bilindik bir eylemi tekrar ederken aslında Allah'ınla senin aranda bir sır (artık değil ) meydana gelir zira artık Dünya'nın içinde sana özel bir yer açılmıştır : bir blog. Ve yazmanın hazzı , röportaj verir gibi fikir belirtmenin tatlılığını , Dünyada 5 kuruş ödemeden kendine ait bir ev inşa etmenin keyfini çıkarırsın. O ev de hocandan, hocalarından, Allahından bahsetmenin ; tek bildiğin ve aşina olduğun kendi iç aleminin yansımasını bazen keyif alarak bazen hayretle izlersin. Zira yazarken kendini okumaktasındır ve kendine tanık olursun.

Bebeklerde ki gülümseme ve masumiyetinden Allah'a gidersin ve yaratıcının muazzamlığına hayret edersin. Ve bunu görebilme , hissedebilme kabiliyetine müteşekkir kalırsın. Çünkü bilirsin ki bu görme ve tefekkür gücü de ancak ve ancak Allah'ın yardımıyla gerçekleşiyordur. O olmadan nefes alamaz , 1 saniye olsun hissedemezken O'nsuz neyi yapabilirsin ki ?! Hal böyle olunca her an secdedeymiş gibi bir şükür ve yokluğunu hissetme en azından bunu fark etme halini yaşarsın ki bu da çok çok değerlidir.

Kuşların sesi , rengi , keyfi ...Ağaçların dallarının sallanışı ve yaprakların aheste aheste yere düşüşü...  "O istemese bir yaprak bile düşmez" ifadesini düşünürsün ve nasıl da Allah'la her an temas içinde olduğunu... Sürekli bir muamele, bir görüşme ,bir bakışma hali... Allemlerin Rabbi bize tenezzül mü ediyordu , hem de  her an !  Uyanık kalmak çok değerli. Dünya işlerine dalıp gitmemek...Neden burdayım ? Ne için yaşıyorum ? Bu iki soruyu akıldan çıkarmak demek ölmek demek ,bir anlamda. Ve Allah'ın bize bunu unutturmaması , öğretmesi , her an hatırlatması , yoldan sapınca nizama sokması, bizi sevdiğini hemen her an vurgulaması, bizden hiç vazgeçmemesi...

Yaşadığım hayatın muazzam olduğunu düşündürtmesi , rüzgara , çiçeğe hayret ettirmesi, sahip olduklarımı yeterli ve hatta fazla buldurtması, artan kiloma ve olmayan elbiselerime rağmen kendimi güzel buldurtması, annemi babamı içime içime sokma isteğimin güzelliği, her şeyi O'nun yaptığını düşündürtmesi (Her yapılan şeyi Allah'tan bil. -Kenan Rifai-) kafam karıştığında dayandığım muazzam bir hocamın oluşu ve daha nice nice nice olan biten... Allah'ıma minnettarım vesselam !

Benim Alemim De Benim Alemim




Kendi zevk ve keyiflerini başkalarına pompolayan , ille yap bir dene  Allah aşkına ya diyen, akıllara zarar , kendine sevdalı , kendi alemine düşkün benim biricik dünyam minvalinde dolaşan , ısrar aşığı kendi en doğrusunu yaşatmaya hevesli bunu da bir hizmet olarak gören kendi gibileri görmeye sevdalı ... ( yazar nefes nefese :) Her şey O yüce kudretin kontolü altında "sakin" kal  dediysekte dinletemedik ve sonuç üstteki paragraf )  Bunun da bir çok şey gibi gayet insani ve aslında iyi bir şey yapma gayesi taşıdığına inanmakla birlikte bir teşhis koymadan geçmek olmaz dedik ve 'kendi alemini en tatlı ve en doğru bilenler cemiyeti' adını koyduk. ( Alemlerin yani yaşam idrak ve algılama biçimlerinin ne kadar farklı olabildiğine bir önceki yazı da değinmiştik. Bkz: Şeyma Subaşı -Allah Herkesten Konuşur) Dolayısıyla bu farklı alemlerden gelen farklı söylem biçimleri küçümseme ve aşağılamadan uzak kalarak biraz belki şakalayarak bir dikkat çekmeyi hak ediyor dedim.

Şöyle ki siyasetten konuşulur ve bir anda konu nasıl olurda  Chp 'li ya da X partili olmana gelir ve pek tabii olayları ya da hayatı ve tabii siyaseti daha iyi idrak eden kişi bir anda akıl hocalığına girişir. Anlatırda anlatır , niyeti iyidir evet ancak hangimiz kötüdür ki ?! Mesele niyet iyiliğiyle her türden konuşmayı kendimize hak bilmemizdir. Ki öyle her şeyi söyleme hakkımızda yoktur aslında. Birine bağırarak siyaset yapmaya ,daha iyi bildiğini sandığı siyaset denklemini empoze etmeye , sonra da bunu memleket elden gidiyora bağlamaya hele hiç hakkı yoktur. Ya da daha kötüsü kişiyi küçümseme tavırlarına girişir. Zira o daha iyi biliyordur. Dolayısıyla bu onun en doğal hakkıdır.  Ne zamandır fazladan bir kitap okumak ya da fazladan daha makul bir analiz yapabilme kabiliyeti karşımızdakini yok etme eylemine;  küçümseme, hor görme tavırlarına dönüşüyordu? Aksine daha fazla anlayış ve hoş görü sağlaması gerekli değil miydi ? Zira insan olmak bu değil miydi?

Ya da mutfağa çok düşkün bir kadının ısrarla mutfağı tavsiyesi etmesi gibi. Aslında ilgisizsindir ve bunu az az itiraf edersin ama ne mümkün ! Karşındaki, hayatında mutfağın sende hiç bir karşılığı olmasa da bunu ısrarla paylaşması, tarif göndermesi ya da birlikte tatlılar yapma plana kurması. Söylenenlere kulak arkası etmesi mümkün çünkü çok emin :  mutfakta vakit geçirmek muhteşem. Spor yapan birinin hayatının manasını bulduğuna inanması ve ısrarla başkalarını dahil etmeye çabalaması gibi. Niyet şüphesiz iyi, spor çok faydalı ,mutfak çok hoş bir meşgale peki ya karşındakinin dünya algısında bunlar için pek bir yer ya da senin için olduğu kadar yer yoksa. Blogumu ilk açtığımda benzer şeyi bende yaşadım. Duyan herkesin ilgi duymasını ve hatta hemen açıp okumasını umdum. Çünkü benim alemimde, bakış açımda , bir yakınım bir blog açtıysa hemen ilgi gösterilmeli ve bir bakılmalıydı zira yazı yazıyordu ve bu emek isteyen bir şeydi. Ve tabii öyle olmadı. Benim dünyamı bir çoğu paylaşmıyordu. Ya ilgisizlik ya yoğunluk kisvesiyle yutuldu. Israrın manasızlığını bu yazıyı yazarken en başta ben tecrübe ettim. Hayal kırıklığına lüzum yok. Herkes kendi alemini yaşıyorken beklentilerimizin her mana da karşılanması imkansız. Görüştüğüm 10 kişiden benim alemimi yaşayan kaç insan vardı ki ?  Dolayısyla 10 kişiden ancak 3 kişi okuyacaktı. Ki bu bile gayet iyi bir rakam. Kalan 7 kişinin beni sevmemesiyle ilgisi yok bunu biliyorum sadece ilgisini çekmiyordur. Bu kadar basit. Benim için spor ya da mutfağın onlar kadar ilgimi çekmemesi gibi.

Blogtan haber etmek yeterli devamı ona kalmış , mutfaktan , spordan aldığı zevkten ve faydasından bahsetmekse çok değerli yalnız ısrarı bir yana kişinin meyli varsa zaten onu kendiliğinden mıknatıs misali çekecektir. Siyaset algısıysa hele bir çok parametre içeriyor ;ailesi , çevresi ve hayat algısıyla alakalı ve bize nedir ki ? Sonuçta bu onun tercihidir.

Tasavvufta yanlış gördüğün bir halle ilgili bir kimseyi üçe kadar uyarma hakkın var denir. Eğer bu sayı sonrası hala durum aynıysa bırak, seni aşıyor , Allah ilgilenecektir denir.  Bu minvalde ısrarcılığın nefsani bir yanı var biz göremesekte.  Ama bence çok net bir örnekle : Allah doğruyu işaret eden iç sesi de 1 kez verir gerisini sana bırakır. Peygamberler de koluna yapışıp çok şey kaçırıyorsun sözüme gel ısrarı bir tarafa sadece tebliğ ettim der. Yani bize n'oluyordu ki ? Aciziz ve hayatta tutunduğumuz şeylere yapışmayı seviyoruz çünkü anlam bulduğumuz şeylerimiz sınırlı, elimizde olmadan coşup taşıyoruz. Zamanla bunun sadece senin için değerli bir eylem olduğunu öğrenip duruluyorsun. Sanki giderek gerçeğe daha çok yaklaşıyoruz. Çok şükür ki ... Sevgiyle daima.

Şeyma Subaşı - Allah Herkesten Konuşur-





Şeyma Subaşı'nın yeni çıkan kitabıyla ilgili bir çok söylem var. Neden , ne gereği vardı , ne söyleyeceği var ki ? O ve kitap mı ? (ha-ha- ! -çok VAHİM şekilde küçümseme emareleri-) Mevzuu kişi ya da kitap değil .Mevzuu bu örnekle benzeşen algılama biçimlerimiz.

Biri bir şey söyler ve sende ki manası çok farklı olur ya hani. Çünkü sende ki  (senin aleminde-iç dünyandaki-) karşılığı çok başka olur. Hani sen biriyle bir şey paylaşırsın , sen daha cıvıl cıvılsındır ama karşında ki tepkisiz, donuk , hevessiz ve bezgindir. Ve sence bu çokça antipatik hareket çokça can sıkıcıdır. Yoksa sevmediğin insanlardan biri midir o?  Evet. Neden ? Çünkü bir şey yapar ya da söyler ve sen ne olduğunu anlayamazsın  o halde  sence bu direkt anlamsız ya da saçmadır. Zira anlam veremediysen ancak o  öyledir , başka türlüsünü düşünmeye ne hacettir ! O sevilmeyi hak etmiyordur, zaten bunları sen çok iyi bilirsindir ve böyle insanlardan hiç haz etmezsindir , hiç çekemezsindir. Zaten yaşında bu teşhisleri koymaya çok müsaittir çünkü bu yeryüzünde eskimişsindir. Ve senin çok tatlı ,  çok biricik, muazzam dünyanda bunları düşünmeye hakkın vardır . Çünkü en başında sen böylesindir , başka ne yapabilirsin ki!

İnsanların birbirini hafife aldığına dair yazı yazarken ; hafife alan tarafı, hafife almam demek ; yazmamda ki gayeyi kaçırmam ve aynı hataya düşmem demek olacaktır. Zira istemsizce yapılan ben büyüğüm sen küçük mealinde bu karşı tarafı farkında bile olmadan küçümseme ve eylemlerini lüzumsuz bulma (Örn: Sadece Şeyma kitabı) hali bir kibrin nişanesi. Nefeslerimiz her 'an' bir yaratıcıya muhtaçken ; biz kimi küçümseyebiliriz ki?! Her 'an' Allah'a muhtaçken.

Dünya'nın yaklaşık 7 buçuk milyar insanı demek , bu sayının paralelinde 7 buçuk milyar insanın duruş şekli, anlama kapasitesi , idrak seviyesi , anlatım tarzı , yaşama biçimi , konuşma şekli, ses rengi, bakış biçimi, yürüyüş stili , doğru bildiği hayat algısı , din ritüeli... Gibi çoğaltılabilecek tavır ve tarzda insanı var demektir ve bazıları benzer alem de benzer düşünce biçimlerini yaşıyorken ; bazıları inanılmaz zıt başka alemleri yaşıyor olabilirler -zihinlerinde alemi- Bu hali , aynı evde yaşayan bir ailede yaşayabilir ki bazı kardeşler hiç anlaşamaz çünkü zihinlerinde ki alem başkadır , bazı iş yerlerinde ki ortamlarda hemen yan masada ki adamı beğenmeyiz çünkü yine aynı şekilde alemlerimiz başkadır. Dolayısıyla her birimizin bakış, duruş ya da konuşma biçimi farklılığı rahatsızlık yaratabilir. Çünkü evet bir türk film repliğiye biz başka dünyanın insanlarıyızdır !

Her şey bir idrak seviysi. Şeyma Subaşı bu kitabı yazarak iyi etti mi ? Evet.  Bir kere 'olanda hayır var' denir hayırlı bir şey olduğunu bize işaret eder. İki, bu ülkede hatta Dünya da Şeyma Subaşı gibiler kim bilir kaçtır? Yani onların dünyasından onların dilinden konuşan birine tabiatıyla ihtiyaç duyuyorlardır ve nihayet bir kitap daha gelmiştir. Üç Şeyma Subaşı örneğinden giderek Şeymalar için sadece bir tanesi için bile bir moral bir hoşluk verecek bir nağme kitapta bulmuş ya da bulabilir oluyordu ki bu da bir insanın ihtiyacını gidermek demekti ve bundan daha değerli bir şey olamazdı.
İdrak seviyesi belli bir düzlemde olanlar, küçümsemek bir yana iyi ki derken birileri azımsama ve ne gerek minvaline kendi hayatlarına devam ediyor ve bir yandan nefslerini farkında olmadan şişiriyorlardı. Çünkü unutuyorlardı bu alem için her şey gerekli. İnanılması güç geliyor olabilir ama Sadece Şeyma kitabı da gerekli. Sonuçta bizim için değilse de birileri için bir amaca hizmet ediyor ve 40 bin kadar (okunduğu sayı) kişi için besbelli bir şey ifade ediyor. O halde tamamdır bir ihtiyaç daha giderilmiştir.

İdrak seviyesi algısına da aslında bir anlamda çok takılmamak gerekiyor. Her an büyüyoruz.  Hiç birimiz geçen hafta ki hatta dünkü insan değiliz. Birilerini beğenmemek bir yana hatırlayın lise de nasıl aptalca şeyler yapmışızdır , ünirsitedeki yaşam algımız hele tam bir komedidir. Giderek daha olgun ve tecrübe sahibi oluyoruz. Birileri bizim algımızdan çok farklı yaşıyorsa filan n'olmuş  ? Herksin hayat algısı, büyüme şekli başka başkadır. Çokça değerli bir söz Samiha anneden geliyor. İdrak seviyesi , büyük , küçük demeden , çocuk , ihtiyar ,ünlü , gezgin, şu, bu  demeden herkesi ciddiye almaya davet ediyor bizleri. Diyor ki Samiha Ayverdi : "Ben keşkülümü(kabımı) herkese uzatırım, zira kimden ne alacağım belli olmaz." Ne demek bu ?  Herkesten bir cevap alabilir ,hiç ummadığın bir kimseden bir anlam bulabilirsin. Çünkü nefes 1. . Gelen mana 1. La ilahe illallah diyoruz. Ne demek istiyoruz? Bütün anlayış ve kabiliyetlerimiz illallahtan geliyor. Keşkülünü herkese uzatan koca Samiha annenin tavrını yabana atamayız. Bu anlamda , verilen örnek devamında yeni çıkan kitabın değersizliğinden ne kadar emin olabiliriz? Allah herkesten konuşur.


12 Temmuz 2019 Cuma

Muazzam Ötesi Bir Deneyimin Zaman Zaman Sıkıcı Gelmesi !



Gördüğün bu karenin bir sonsuzluk uzantısını yani her yeri ve her şeyi kapladığını hayal et. Sana verilen mana(tasavvufi anlamda isim)  programını açığa çıkartman isteniyor. Ama bunun bu siyah sonsuzluk içinde olması değil de ordan kopup , taşıp ;  bir şekil , uzay , kainat, renk, ışık gibi "sonradan" var olan ve ismi nerden geldiği bilinmyen bir gezegen olan Dünya da mana programını açığa çıkartman için işte bu mavi nokta hazır ediliyor. Her şey planlı, her şey bir amaca hizmet ediyor. Zira akıllara zarar , fakat gördüğün her şey "sonradan" , yaradılmış olan. 
Ve bu sonsuz siyah zemin de bir mavi nokta olarak , ismi kadar kendisinden emin ve artık Dünya'nın yapısına,  maddeliğine yakışır cihette  'sonradan' var olmasına aldırmadan artık görünenin içindeki soyut olan  : mana, anlam, güzellik ,Allah değil ; Dünya'nın işaret ettiği daha değerli olacaktır. Çünkü Dünya içtiği sigarası, yudumladığı rakısı , yediği meyvesi , gördüğü kuşlar kadar aşikardır. Ama esasen bu netliği verenin ; içtiği sigarada ki görünmeyen hazzı olduğunu , rakıdakı adını koyamadığı gevşekliği ve neşeyi veren ya da uçan kuşları görmenin onda ki görünmez hissi yanını aslolan yaşama temeli ve hayata bağlayanı olduğunu görmez bile. Çünkü anlayamaz ki mesele elinde ki maddi gıdalar değil uyandırdığı yine görünmez soyut manalardır. Yani aslında Dünya da her ne görüyorsa bunun arka planın da en baştaki siyah sonsuzluğun derinliğinden gelen soyut bir ifade vardır. Ama hayır! Dünya da her şey aşikardır ! Mana ne ola ki?

9 yaşındasın annen lunaparka götürüyor.( Görünen arkasında ki gizli kahraman daima Allah. Götüren Allah , zira "Her yapılan şeyi Allah'tan bil.") Peki gittiğin lunaparkın senin ve diğer mana yolcuları için keyif alman adına hemen 1 saniye önce yaratıldığını söylesem. Hani bir ihtiyarın 'evlat bizim zamanımızda buralar hep dutluktu' demesi gibi . Aslında o zaman olmayan lunaparkın "hala" olmadığını söylesem.  Ve yine daha şimdi senin için dumanı üstünde bir lunaparkın oluşturulduğunu söylesem. Nasıl mı ? Sanki Dünya nefes alıyor , her şey canlı , hareketli; nefes veriyor Allah'ına dönüyor yardım bekliyor zira nefese muhtaç.  Nefes alınca tekrar hayat aynı düzlemi ve akışında devam ediyor desem ... Ve biz bu akışı katiyen göremiyorsak... Peki ya bu ilk siyah karede ki kaynağımızdan gelen bir şaka olsa. Çokça aşikar bir şeyi görememe şakası. Allah yoksa  her an bize gülümseyerek biz kullarına bebek misali "ce eeee" mi yapıyordu ve biz ısrarla görmüyorduk. Çok saçma ! (Mı?! )  An tabiri caizse Allah soluğuyla her an hayat vermekte kişilere ve olaylara. Yani her şey canlıysa bu anlamda , her şey ve biz muazzam hatta muazzam ötesi bir yolculuk yapıyorsak ... Bir dairenin başladığı noktaya geri dönme telaşının bir benzeri olarak tamamlanma ihtiyacıyla başı kesik tavuklar gibi Dünya da koşuşturuyorsak...  Ve doğru kafayı ve netliği bulmaya çalışıyorsak. Üstelik başı kesiklerin çarpmasından birde (!) rahatsız oluyorsak (bir önceki yazı: halden anlamak) 
Hiçbir şey yapmaya ya da başkalalarının yaptığı şeyleri yapmaya hala güç bulamıyorsan... Yani Dünya ,Dünya işte. Hep bilindik büyük balık küçük balık meselesi, nobran insanlar çoğunluğu , kederli olaylar ve hiç bitmemesi... Dünya yani ... Muazzam ötesi , peh ! Her şey bir amaca hizmet ediyor ve her 'an' senin için tekrar tekrar var ediliyor demiştik. Bunlar hiç bir zaman bitmeyecek pek tabii burası Dünya diğer bir adıyla havuz desek . Başka başka tekamül seviyesinde ki insanlarla aynı havuzda yüzüyoruz. Bir düşünsene! Yüzemeyen, batan çıkan , başkasını boğma pahasına kafasına tutunan , yüzen ve bununla övünen , yüzemeyen ve bu havuz bana göre değil diyen ama dünya gibi içinden çıkamayan, boğulmayı tercih eden ve terk edip giden ... Ama bir dakika! Birde yüzmede profesyonel olan ama yüzmeyi bırakıp yüzmeye çalışan ve hatta boğulanın elinden tutanlarda var. Yani 'öğreten'.Hem de sevgiyle ...Örnek alacağımız insanlara ihtiyacımız var. Aksi halde en iyi yüzme stiline sahip olduğumuzu sanıyoruz ve saçmalıyoruz. 
Bu arada demek sıkılıyorsun. Peki :)