Eşim bana karşı daha sevgi dolu olamaz mıydı ? Ya da daha çok gezen bir çift olsaydık , bak Emellere. Oğlum Yusuf'a ne demeli ne söz dinliyor ne de hayatının iplerini eline almaya hevesli . Üstelik nerdeyse 19 olacak.
Şu ablamın hastalığı beni mahvediyor; noldurdu biraz daha iyi olsaydı da beni dinleseydi. Bir akıl verseydi. Ahmet zaten sinir küpü her şey onu delirtmeye yetiyor. Neyi var bu adamın bilmem ki!
Hiç anlaşılmıyorum. Ne namazımın ne konuşmalarımın bir karşılığı var bu hayatta. Ailesi bu kadar ilgisiz kaç insan vardır ki !
Üzerine alındığın her hal ya da değişmesini umduğun tavırlar silsilesi aslında seni hedef alarak seni yıpratmak üzere gelen bir hal değil. Öyle duruyor olabilir. Kabul. Fakat aslında kişinin kendi iç alemiyle ilgili oturtamadığı, yaşam ritmi dalgalanmış ve cızırtı veren bir halde olması ilgili.Bu senin değil yo hayır aslında onunda suçu değil ! Netice de şikayetçi olduklarımızda bir hayat çemberinden geçiyor ve ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Biz beğenmiyoruz o ayrı.
Yukarda ki Sevim eşinden sitem ediyor ama aslında mesele Sevim'in kendisinde değil sadece eşi bu tarzda bir sevgi göstermeye haiz değil ve pekte gezmeyi sevmiyor. Eşi için de kendini zorlayacak gücü kendinde pek az buluyor. Biraz gayret kabul ancak yaradılıştan gelen meyilli olduğu haller de yok değil mi? Gezmeyi sevebilmek tastamam kişinin elinde olan bir şey miydi ? Ben gezmeyi çok severim diyenler bunları kendi güçleri sayesinde mi yapıyorlardı yoksa daha dünyaya gelmeden mayalarına konan bir özellik miydi? Yusuf annesinin gözünde öyle durabilir. Bu bir klasik. Ama her şeyden öte Yusuf, Sevim'in oğlu olmaktan çok Allah'ın bir kulu ve bu yolculuk halinde , şahsiyet inşasında, biyolojik bir evre de, ergenlik kisvesinde ve mana boşluğunda...Ama sorun yok Allah'la buluşmada yer açılıyor hayatında -henüz o bile farkında değil- Sevim hala ailesini düşünedursun o da bunları düşünmenin ötesinde hakikatte her şeyden evvel Allah'ına gidiyordu ve aslında tek gerçeği buydu. Varsın Emeller çokça gezsindi. O Allah'ın manasını içinde sulasa daha elzem ve tatlı bir iş görmüş olacaktı.
Ablası bir nevrotik olabilirdi. Demek Allah'ına giden bu yolda öğrenmesi ya da deneyimlemesi gereken şeyleri bu hastalık perdesiyle alacaktı. Ne mutlu ona, bu olanağın tanınmasına. Duygusal açıdan bakınca zor kabul ama ablan yerine başka isimlerle Allah zaten alman gereken nasihati ve dertleşme ihtiyacını sana verecektir. Hem de daha hayırlı bir biçimde. Çünkü görüyorsun şimdilik ablan başka bir alemde ve o senin ablan olmandan önce bir Allah yolcusu.
Sinirli tipler , ilgisiz aileler ve çoğaltılabilir her türlü baba figürü ya da anne modeli ya da aile çeşitleri... Bütün bunların bir önemi var çünkü hayatımız daima daha kolay , konforlu ve bize imkan tanıyan bir cihette olsun istiyoruz. Bütün bunların bir önemi yok çünkü ne olduğunun , nasıl göründüğünün ; boşanmış, sinirli , ilgisiz, anlaşılmaz vesaire... Zira her türlü rahatsız edici tonlama ,engel gibi gelen tutum ya da başkalarına kıyasla eksiklik olarak algıladığın her şey senin bu dünyadan öbür aleme geçişte bilinçli konulan hiçbir şeye takılmamayı , umursamamayı zira gözünü bir tek Allah'ına dikmeyi öğreten hedefi gösteren birer senaryodan ibaret. Kişileri ne kadar içine içine alır sana ait hissiyle görürsen o kadar acıya gark oluyorsun. Neden ? Senin için değil ; kendini tamamlamak ve Allah'ına ulaşmak için gelmiş birini sanki sana aitmiş gibi görmek yanılgısına düştüğün için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder